-
این دو را گیرد که تاریکی دهد ** در دلش ادبار جز این کی نهد
- Bula bula gönlüne kasvet veren, gönlünü karartan bu iki misali bulur… Fakat bahtsızlık, gönlüne bundan başka bir misal getirebilir mi ki?
-
بس کسا که نان خورد دلشاد او ** مرگ او گردد بگیرد در گلو
- Nice kişiler vardır ki neşeli neşeli ekmek yerken ekmek, boğazlarına durur, ölümlerine sebep olur!
-
پس تو ای ادبار رو هم نان مخور ** تا نیفتی همچو او در شور و شر
- A musibet, sen de ekmek yeme de onun gibi kötülüğe uğrama bari!
-
صد هزاران خلق نانها میخورند ** زور مییابند و جان میپرورند
- Nice yüz binlerce adam da vardır ki ekmek yer, kuvvetlenir, can besler.
-
تو بدان نادر کجا افتادهای ** گر نه محرومی و ابله زادهای 4795
- Ezelden mahrum ve bir ahmağın oğlu değilsen o arada bir olup gelen şeye neden saplandın?
-
این جهان پر آفتاب و نور ماه ** او بهشته سر فرو برده به چاه
- Şu âlem, güneşin, ayın nuruyla dopdolu da o, başını kuyunun dibine eğmiş.
-
که اگر حقست پس کو روشنی ** سر ز چه بردار و بنگر ای دنی
- “Aydınlık var diyorlar, bu söz doğruysa nerede, hani?” deyip duruyor. A alçak, başını kuyudan kaldır da bak!
-
جمله عالم شرق و غرب آن نور یافت ** تا تو در چاهی نخواهد بر تو تافت
- Bütün dünya… Doğu, batı, o nurla nurlanmış… Fakat sen kuyudayken o nur, sana vurmaz ki!
-
چه رها کن رو به ایوان و کروم ** کم ستیز اینجا بدان کاللج شوم
- Kuyuyu bırak, köşklere, bağlara git; burada inat edip durma, inat meş’umdur denmiş!
-
هین مگو کاینک فلانی کشت کرد ** در فلان سالی ملخ کشتش بخورد 4800
- Kendine gel, filân adam filân yıl ekin ektide mahsulünü çekirgeler yedi…