-
صورتت خرگاه دان معنیت ترک ** معنیت ملاح دان صورت چو فلک 530
- Bil ki suretin çadırıdır, mânan Türk. Mânan bil ki kaptandır, suretin gemi!
-
بهر حق این را رها کن یک نفس ** تا خر خواجه بجنباند جرس
- Allah için şunu bir nefes olsun bırak da şehirlinin eşeği çanını çalsın!
-
رفتن خواجه و قومش به سوی ده
- Şehirliyle akrabasının köye gitmeleri
-
خواجه و بچگان جهازی ساختند ** بر ستوران جانب ده تاختند
- Şehirli ve çoluğu, çocuğu hazırlıklarını tamamladılar, eşyalarını katırlara yükleyip köye doğru yollandılar.
-
شادمانه سوی صحرا راندند ** سافروا کی تغنموا بر خواندند
- Hayvanlarını neşeli neşeli sürmekte, “Sefer edin de ganimet bulun” demekteydiler.
-
کز سفرها ماه کیخسرو شود ** بی سفرها ماه کی خسرو شود
- Ay, sefer ede ede Keyhusrev olur. Tolunay hâline gelir. Sefer etmeksizin nasıl padişah kesilir ki?
-
از سفر بیدق شود فرزین راد ** وز سفر یابید یوسف صد مراد 535
- Beydak, seferle satrancın en üst hanesi olan ferzin hanesine gelir, ferzin olur. Yusuf, seferden faydalanır, yüzlerce muradına erişir.
-
روز روی از آفتابی سوختند ** شب ز اختر راه میآموختند
- Onların da gündüzün yüzlerini güneş yakıyor, geceleyin yıldızla yol buluyorlar,
-
خوب گشته پیش ایشان راه زشت ** از نشاط ده شده ره چون بهشت
- Kötü yol, onlara güzelleşiyor, köyün neşesiyle cennet gibi görünüyor, bu suretle gidip duruyorlardı.
-
تلخ از شیرینلبان خوش میشود ** خار از گلزار دلکش میشود
- Acı, tatlı dudakların tesiriyle tatlılaşır, diken, gül bahçesi dolayısıyla gönül çeker bir hâle gelir.
-
حنظل از معشوق خرما میشود ** خانه از همخانه صحرا میشود
- Ebu Cehil karpuzu, sevgili yüzünden hurma kesilir, ev, evdeki dost yüzünden ova olur.