-
در صفت ناید عجایبهای آن ** تو درین ظلمت چهای در امتحان
- O âlemdeki şaşılacak şeyler anlatılamaz ki… Sen, neden bu kapkaranlık yerde mihnetler içindesin?
-
خون خوری در چارمیخ تنگنا ** در میان حبس و انجاس و عنا
- Bu daracık çarmıhta kan yemektesin; hapis içinde, pislikler içinde, sıkıntılar içindesin.
-
او بحکم حال خود منکر بدی ** زین رسالت معرض و کافر شدی 60
- Çocuk, kendi haline bakıp bunları inkâr eder, bu elçilikten yüz çevirir, kâfir olur.
-
کین محالست و فریبست و غرور ** زانک تصویری ندارد وهم کور
- Olmayacak şey, hileden, yalandan başka bir şey değil, der. Kör adamın vehmi, bunu anlamaktan ne kadar uzak!
-
جنس چیزی چون ندید ادراک او ** نشنود ادراک منکرناک او
- Buna benzer bir şey görmediği için münkir idraki bunu da kavramaz.
-
همچنانک خلق عام اندر جهان ** زان جهان ابدال میگویندشان
- İşte cihandaki halk da buna benzer. Abdal, onlara öbür âlemden bahsetti mi,
-
کین جهان چاهیست بس تاریک و تنگ ** هست بیرون عالمی بی بو و رنگ
- “Bu dünya kapkaranlık, dapdaracık bir kuyudur… Bu kuyunun dışında renksiz, kokusuz bir âlem var” dedi mi.
-
هیچ در گوش کسی زیشان نرفت ** کین طمع آمد حجاب ژرف و زفت 65
- Bu söz onların hiçbirinin kulağına girmez. Çünkü bu dünya tamahı, kuvvetli ve büyük yerdedir.
-
گوش را بندد طمع از استماع ** چشم را بندد غرض از اطلاع
- Tamah, kulağa bir şey duyurmaz. Garez, gözü kapar adama bir şey anlatmaz.
-
همچنانک آن جنین را طمع خون ** کان غذای اوست در اوطان دون
- Nitekim o ana karnındaki çocuk da kana tamah ettiğinden, o aşağılık yurtlara kan, onun gıdası olduğundan.