-
هر حریصی هست محروم ای پسر ** چون حریصان تگ مرو آهستهتر 595
- Oğul, her hırs sahibi mahrumdur. Harisler gibi öyle koşma, aheste aheste yürü.
-
اندر آن ره رنجها دیدند و تاب ** چون عذاب مرغ خاکی در عذاب
- Şehirli ve çoluk çocuğu da o yolda karada yaşayan kuşun suda çektiği eziyet ve zahmet gibi eziyetler, zahmetler çektiler.
-
سیر گشته از ده و از روستا ** وز شکرریز چنان نا اوستا
- Köye de karınları toktu artık, köylüye de. Öyle usta olmadan şeker yapmaya da doymuşlardı, hatta.
-
رسیدن خواجه و قومش به ده و نادیده و ناشناخته آوردن روستایی ایشان را
- Şehirliyle akrabasının köye varmaları, köylünün onları tanımazlıktan gelmesi
-
بعد ماهی چون رسیدند آن طرف ** بینوا ایشان ستوران بی علف
- Bir ay sonra kendileri perişan, hayvanları yemsiz bir hâlde o köye vardılar.
-
روستایی بین که از بدنیتی ** میکند بعد اللتیا والتی
- Köylüye bak ki kötü niyeti yüzünden falan feşman diye zırvalamaya,
-
روی پنهان میکند زیشان بروز ** تا سوی باغش بنگشایند پوز 600
- Gündüzleri, bağına, bahçesine yüz tutmasınlar diye onlardan yüzünü gizlemeye koyuldu.
-
آنچنان رو که همه رزق و شرست ** از مسلمانان نهان اولیترست
- Gizlediği yüz de zaten tamamıyla hile ve riyadan ibaretti. Öyle yüzün, Müslümanlardan gizli kalması daha iyi.
-
رویها باشد که دیوان چون مگس ** بر سرش بنشسته باشند چون حرس
- Öyle yüzler vardır ki şeytanlar, sinek gibi başına üşüşür, bekçi gibi orada yurt tutar, otururlar.
-
چون ببینی روی او در تو فتند ** یا مبین آن رو چو دیدی خوش مخند
- Bu çeşit adamların suratını gördün mü ya bakma yahut da mademki baktın, hoşlanıp gülme.
-
در چنان روی خبیث عاصیه ** گفت یزدان نسفعن بالناصیه
- O çeşit habis ve âsi suratlar hakkında Allah, “Alnının perçeminden yakalar, çekeriz” dedi.