English    Türkçe    فارسی   

3
620-629

  • چون بصد الحاح آمد سوی در ** گفت آخر چیست ای جان پدر 620
  • Köylü, yüzlerce ısrardan sonra nihayet kapıya gelip “Babasının canı ne istersin, ne var” deyince
  • گفت من آن حقها بگذاشتم ** ترک کردم آنچ می‌پنداشتم
  • Şehirli, dedi ki: “Bunca haktan vazgeçtim, bütün zanlarımı, düşüncelerimi terk ettim.
  • پنج‌ساله رنج دیدم پنج روز ** جان مسکینم درین گرما و سوز
  • Zavallı cancağızım, beş günde bu sıcakta yanıp şu soğukta donarak beş yıllık zahmet çekti.”
  • یک جفا از خویش و از یار و تبار ** در گرانی هست چون سیصد هزار
  • Bildikten, dosttan, soydan gelen bir cefa, ağyarın üç yüz bin cefasına eşittir.
  • زانک دل ننهاد بر جور و جفاش ** جانش خوگر بود با لطف و وفاش
  • Çünkü insan, eşin dostun cevrü cefada bulunacağını ummaz, tabiatı daima onun lütfuna, vefasına alışmıştır.
  • هرچه بر مردم بلا و شدتست ** این یقین دان کز خلاف عادتست 625
  • İnsanların uğradıkları belâ ve mihnet, dikkat edersen anlarsın ki alışmadıkları şeylerden meydana gelir.
  • گفت ای خورشید مهرت در زوال ** گر تو خونم ریختی کردم حلال
  • Şehirli: “Ey sevgi güneşi zevale erişen arkadaş, kanımı bile döksen helâl ederim.
  • امشب باران به ما ده گوشه‌ای ** تا بیابی در قیامت توشه‌ای
  • Yalnız şu yağışlı gecede bize bir bucak ver de kıyametten sen de bunun ecrine nail ol” dedi.
  • گفت یک گوشه‌ست آن باغبان ** هست اینجا گرگ را او پاسبان
  • Köylü, “Orada bağcının sığındığı bir bucak var. Bağcı, o bucakta kurtları bekler.
  • در کفش تیر و کمان از بهر گرگ ** تا زند گر آید آن گرگ سترگ
  • Kurt gelirse öldürmek için eline yayını, okunu alır, bekler durur.