-
گفت نیکوتر تفحص کن شبست ** شخصها در شب ز ناظر محجبست
- Şehirli, “İyi, bak… Vakit gece. İnsan, geceleyin iyi göremez.
-
شب غلط بنماید و مبدل بسی ** دید صایب شب ندارد هر کسی
- Gece ekseriye adamı yanıltır, başka şeyler gösterir. Herkes geceleyin gördüğünü fark edemez.
-
هم شب و هم ابر و هم باران ژرف ** این سه تاریکی غلط آرد شگرف 660
- Hele bu gece hem karanlık, hem bulut var, hem şiddetli yağmur yağmada. Bu üç karanlık, adamı pek yanıltır.” dedi ama
-
گفت آن بر من چو روز روشنست ** میشناسم باد خرکرهی منست
- Köylü “Hayır. Bu bana gün gibi aşikâr. Tanırım ben, bu yellenme, benim eşeğimin sıpasının yellenmesi.
-
در میان بیست باد آن باد را ** میشناسم چون مسافر زاد را
- Yolcu, azığı nasıl tanırsa ben de yüz yel arasında bile o yeli tanırım” deyince,
-
خواجه بر جست و بیامد ناشکفت ** روستایی را گریبانش گرفت
- Şehirli dayanamadı, sıçrayıp köylünün yakasına yapıştı.
-
کابله طرار شید آوردهای ** بنگ و افیون هر دو با هم خوردهای
- Dedi ki: “A hilebaz sersem, a bunak mendebur, sen hem afyon yutmuş, hem esrar içmişsin.
-
در سه تاریکی شناسی باد خر ** چون ندانی مر مرا ای خیرهسر 665
- Bu üç karanlık içinde eşeğin yellenmesini tanıyorsun da beni nasıl tanımıyorsun be hey avare!
-
آنک داند نیمشب گوساله را ** چون نداند همره دهساله را
- Gece yarısı eşek sıpasını tanıyan adam, güpegündüz dostunu nasıl tanımaz?
-
خویشتن را عارف و واله کنی ** خاک در چشم مروت میزنی
- Kendini dalgın ve arif gösteriyor da mürüvvetin, vefanın gözüne toprak serpiyorsun.