-
این نمیبینی که قرب اولیا ** صد کرامت دارد و کار و کیا
- Şunu olsun görmez misin? Allah velilerinin eriştikleri yakınlıkta yüzlerce keramet, yüzlerce iş güç var.
-
آهن از داوود مومی میشود ** موم در دستت چو آهن میبود
- Meselâ demir, Davud’un elinde mum oluyor… Hâlbuki senin elinde mum, demir kesiliyor!
-
قرب خلق و رزق بر جملهست عام ** قرب وحی عشق دارند این کرام
- Yaratma ve rızık verme yakınlığında herkes müsavidir, bu sıfatlar herkeste var. Fakat bu ulular, Allah aşkının vahyi yakınlığına sahip olurlar.
-
قرب بر انواع باشد ای پدر ** میزند خورشید بر کهسار و زر 705
- Babacığım, yakınlık da çeşit, çeşittir. Güneş dağa da vurur, altına da!
-
لیک قربی هست با زر شید را ** که از آن آگه نباشد بید را
- Fakat güneşin altına bir yakınlığı var ki söğüdün bundan haberi bile yok!
-
شاخ خشک و تر قریب آفتاب ** آفتاب از هر دو کی دارد حجاب
- Kuru dal da güneşe yakındır, yaş dal da. Güneş hiç ikisinden de gizlenir mi ki?
-
لیک کو آن قربت شاخ طری ** که ثمار پخته از وی میخوری
- Fakat yaş taze dalın yakınlığı nerede? O daldan olgun meyveler devşirmede, olgun meyveler yemedesin.
-
شاخ خشک از قربت آن آفتاب ** غیر زوتر خشک گشتن گو بیاب
- Fakat bir de bak, kuru dal, güneşe yakınlığından kuruluktan başka ne bulabilir?
-
آنچنان مستی مباش ای بیخرد ** که به عقل آید پشیمانی خورد 710
- Akıllı, aklın başına gelince pişman olacak bir sarhoşluğa düşme.
-
بلک از آن مستان که چون می میخورند ** عقلهای پخته حسرت میبرند
- O sarhoşlardan ol ki onlar şarap içmeye koyuldular mı olgun akıllar bile onlara hasret çeker.