English    Türkçe    فارسی   

3
733-742

  • در میان منعمان رفتی که من ** لوت چربی خورده‌ام در انجمن
  • Devlet sahiplerinin yanına varıp “Evde yağlı yemek yedim” der,
  • دست بر سبلت نهادی در نوید ** رمز یعنی سوی سبلت بنگرید
  • Sözünün doğruluğunu ispat için de, bıyıklarıma bakın gibilerden eliyle bıyıklarını sıvazlar.
  • کین گواه صدق گفتار منست ** وین نشان چرب و شیرین خوردنست 735
  • “İşte sözümün doğruluğuna şahit... Bıyıklarım, yağlı, yağlı şeyler yediğime delil” demek isterdi.
  • اشکمش گفتی جواب بی‌طنین ** که اباد الله کید الکاذبین
  • Karnı ise sessiz, sadasız “Allah, yalancıların düzenini kurutsun!
  • لاف تو ما را بر آتش بر نهاد ** کان سبال چرب تو بر کنده باد
  • Senin lâfın bizi ateşlere yaktı. O yağlı bıyığın kökünden kopsun.
  • گر نبودی لاف زشتت ای گدا ** یک کریمی رحم افکندی به ما
  • A yoksul, şu kötü dâvan olmasaydı belki bir kerem sahibi bize acırdı.
  • ور نمودی عیب و کژ کم باختی ** یک طبیبی داروی او ساختی
  • Yahut da noksanını, yoksulluğunu söyleseydin, bu yalanları, bu düzenleri düzüp koşmasaydın, bir doktor çıkarda derdine deva ederdi.” derdi.
  • گفت حق که کژ مجنبان گوش و دم ** ینفعن الصادقین صدقهم 740
  • Allah ”Ey eğri adam, kulağını, kuyruğunu sallama. Doğrulara, doğrulukları fayda verir” dedi.
  • گفت اندر کژ مخسپ ای محتلم ** آنچ داری وا نما و فاستقم
  • A cenabet, mağarada eğri büğrü yatma. Neyin varsa göster, “doğrul, doğru ol”
  • ور نگویی عیب خود باری خمش ** از نمایش وز دغل خود را مکش
  • Ayıbını söylemiyorsan bari sus, gösterişte, hileyle kendini öldürme!