English    Türkçe    فارسی   

3
760-769

  • آمد اندر انجمن آن طفل خرد ** آب روی مرد لافی را ببرد 760
  • Babası, bir toplulukta otururken o çocukcağız gelip işi anlattı. O lâfla geçinen adamın şerefini bir paralık etti.
  • گفت آن دنبه که هر صبحی بدان ** چرب می‌کردی لبان و سبلتان
  • Dedi ki: “ Hani her sabah dudaklarını, bıyıklarını yağladığın o kuyruk parçası yok muydu?
  • گربه آمد ناگهانش در ربود ** بس دویدیم و نکرد آن جهد سود
  • Kedi geldi, onu kapıverdi. Ardına düştük, bir hayli koştuk ama faydasız… Yakalayamadık ki!”
  • خنده آمد حاضران را از شگفت ** رحمهاشان باز جنبیدن گرفت
  • Oradakiler şaşırıp gülüştüler, Bu hâle acıdılar.
  • دعوتش کردند و سیرش داشتند ** تخم رحمت در زمینش کاشتند
  • Onu davet edip doyurdular, yeryüzüne benzeyen varlığına merhamet tohumunu ektiler.
  • او چو ذوق راستی دید از کرام ** بی تکبر راستی را شد غلام 765
  • O da ululardan doğruluk zevkini görünce ululuğu bırakıp doğruluğa kul oldu.
  • دعوی طاوسی کردن آن شغال کی در خم صباغ افتاده بود
  • Boyacı küpüne düşen çakalın tavusluk dâvasına kalkışması
  • و آن شغال رنگ‌رنگ آمد نهفت ** بر بناگوش ملامت‌گر بکفت
  • O rengârenk çakal gizlice çıkagelip kendisini kınayanın kulağına dedi ki:
  • بنگر آخر در من و در رنگ من ** یک صنم چون من ندارد خود شمن
  • “Hele bir bana, hele rengime bak. Şamanın bile böyle bir putu yoktur.
  • چون گلستان گشته‌ام صد رنگ و خوش ** مر مرا سجده کن از من سر مکش
  • Gül bahçesi gibi ne de güzel bir hale geldim, ne de hoş yüzlerce renklere boyandım. Benden baş çekme, secde et bana!
  • کر و فر و آب و تاب و رنگ بین ** فخر دنیا خوان مرا و رکن دین
  • Şu güzelliğime, şu letafetime, şu rengime bak da bana Fahri Dünya, Rükn-i din de!