-
هر که میآمد بگفتا نیست این ** هین در آ خواجه در آن گوشه نشین 860
- Kim gelirse “ hayır bu değil. Sen geç oracıkta otur” derler de,
-
تا بدین شیوه همه جمع آمدند ** گردن ایشان بدین حیلت زدند
- Bu suretle herkes derlenip toparlandı mı bu hileyle hepsinin boynunu vururlar.
-
شومی آنک سوی بانگ نماز ** داعی الله را نبردندی نیاز
- Onlar, ezan sesi duyunca Allah davetçisine uymazlardı ya… Onun şomluğu yüzünden.
-
دعوت مکارشان اندر کشید ** الحذر از مکر شیطان ای رشید
- Hilekâr Moğolların daveti, onları ölüme kadar çekti, sürdü. Akıllı kişi, sakın Şeytan’ın hilesinden!
-
بانگ درویشان و محتاجان بنوش ** تا نگیرد بانگ محتالیت گوش
- Yoksulların, muhtaçların seslerini içesiye duy da hilebaz kişinin sesi, kulağını tutup çekmesin!
-
گر گدایان طامعاند و زشتخو ** در شکمخواران تو صاحبدل بجو 865
- Yoksullar, tamahkâr ve kötü huylu adamlarsa bile sen yine gönül sahibini onların içinde ara!
-
در تگ دریا گهر با سنگهاست ** فخرها اندر میان ننگهاست
- Denizin dibinde inciler, taşlarla karışık olarak bulunur. Övülecek şeyler, ayıplar, kusurlar arasında olur.
-
پس بجوشیدند اسرائیلیان ** از پگه تا جانب میدان دوان
- İsrailoğulları coşarak erkenden meydana doğru koştular.
-
چون بحیلتشان به میدان برد او ** روی خود ننمودشان بس تازهرو
- Firavun bu hileyle onları meydana götürünce güzelim yüzünü onlara gösterdi.
-
کرد دلداری و بخششها بداد ** هم عطا هم وعدهها کرد آن قباد
- Gönüllerini aldı, ihsanlarda bulundu, vaatler etti.