English    Türkçe    فارسی   

3
862-871

  • شومی آنک سوی بانگ نماز ** داعی الله را نبردندی نیاز
  • Onlar, ezan sesi duyunca Allah davetçisine uymazlardı ya… Onun şomluğu yüzünden.
  • دعوت مکارشان اندر کشید ** الحذر از مکر شیطان ای رشید
  • Hilekâr Moğolların daveti, onları ölüme kadar çekti, sürdü. Akıllı kişi, sakın Şeytan’ın hilesinden!
  • بانگ درویشان و محتاجان بنوش ** تا نگیرد بانگ محتالیت گوش
  • Yoksulların, muhtaçların seslerini içesiye duy da hilebaz kişinin sesi, kulağını tutup çekmesin!
  • گر گدایان طامع‌اند و زشت‌خو ** در شکم‌خواران تو صاحب‌دل بجو 865
  • Yoksullar, tamahkâr ve kötü huylu adamlarsa bile sen yine gönül sahibini onların içinde ara!
  • در تگ دریا گهر با سنگهاست ** فخرها اندر میان ننگهاست
  • Denizin dibinde inciler, taşlarla karışık olarak bulunur. Övülecek şeyler, ayıplar, kusurlar arasında olur.
  • پس بجوشیدند اسرائیلیان ** از پگه تا جانب میدان دوان
  • İsrailoğulları coşarak erkenden meydana doğru koştular.
  • چون بحیلتشان به میدان برد او ** روی خود ننمودشان بس تازه‌رو
  • Firavun bu hileyle onları meydana götürünce güzelim yüzünü onlara gösterdi.
  • کرد دلداری و بخششها بداد ** هم عطا هم وعده‌ها کرد آن قباد
  • Gönüllerini aldı, ihsanlarda bulundu, vaatler etti.
  • بعد از آن گفت از برای جانتان ** جمله در میدان بخسپید امشبان 870
  • Ondan sonrada “ Canınız için ne olur. Bu akşam hepiniz bu meydan da kalın, burada yatın uyuyun” dedi.
  • پاسخش دادند که خدمت کنیم ** گر تو خواهی یک مه اینجا ساکنیم
  • Cevap vererek dediler ki, “Sana kulluk eder, sözünü dinler hatta dilersen burada bir ay otururuz”
  • بازگشتن فرعون از میدان به شهر شاد بتفریق بنی اسرائیل از زنانشان در شب حمل
  • Firavunun, doğum gecesi, İsrailoğullarını karılarından ayırdığına sevinerek meydandan şehre dönmesi