زن برو افتاد و بوسید آن لبش ** بر جهانیدش ز خواب اندر شبش
Üstüne kapanıp dudaklarından öpmeye koyuldu. Gece yarısı, onu uykudan uyandırdı.
گشت بیدار او و زن را دید خوش ** بوسه باران کرده از لب بر لبش880
İmran uyanıp karısını gördü. Kadın, hoşuna gitti, dudak dudağa öpüşmeye başladılar.
گفت عمران این زمان چون آمدی ** گفت از شوق و قضای ایزدی
İmran, “Bu zamanda nasıl geldin?” dedi. Kadın “Sana iştiyakımdan. Allah’ın kaza ve kaderi bu” diye cevap verdi.
در کشیدش در کنار از مهر مرد ** بر نیامد با خود آن دم در نبرد
İmran, karısını sevgiyle kucakladı kendini tutamadı.
جفت شد با او امانت را سپرد ** پس بگفت ای زن نه این کاریست خرد
Onunla buluştu ve emaneti ona verdi. Sonrada dedi ki: “Kadın, bu küçük bir iş değil!”
آهنی بر سنگ زد زاد آتشی ** آتشی از شاه و ملکش کینکشی
Demir taşa çalındı, bir ateştir sıçradı. Hem de öyle bir ateş ki padişahtan da saltanatından öç alıcı, padişaha da, saltanatına da kin güdücü bir ateş.
من چو ابرم تو زمین موسی نبات ** حق شه شطرنج و ما ماتیم مات885
Ben buluta benziyorum sen yersin Musa’da nebat. Allah, satranç oyununda şahı sürüyor, bir yutulduk mu yutulduk!
مات و برد از شاه میدان ای عروس ** آن مدان از ما مکن بر ما فسوس
Hanım, yutulmayı da hakikî padişah olan Allah’tan bil, yutmayı da. O işi bizden bilip bize hayıflanma!
آنچ این فرعون میترسد ازو ** هست شد این دم که گشتم جفت تو
Firavunun korktuğu şey yok mu? Seninle buluştum, meydana geldi işte!
وصیت کردن عمران جفت خود را بعد از مجامعت کی مرا ندیده باشی
İmran’ın karısıyla buluştuktan sonra “Beni görmemiş ol” diye nasihat etmesi
وا مگردان هیچ ازینها دم مزن ** تا نیاید بر من و تو صد حزن
Sakın bunu kimseye söyleme, gizle de bana da yüzlerce türlü gam, gussa gelmesin, sana da.