-
تا ز جانها جانشان شد زفتتر ** که ندیدند آن بلا قوم دگر
- Çünkü canları da, bütün canlardan daha büyük, daha üstündü... Onun için de onların uğradıkları belâya başka bir taife uğramadı.
-
پوست از دارو بلاکش میشود ** چون ادیم طایفی خوش میشود
- Deri, ilâçlarla belâlara uğrar da Taif derisi güzel bir hale girer.
-
ورنه تلخ و تیز مالیدی درو ** گنده گشتی ناخوش و ناپاک بو
- Yoksa ona o acı ve keskin ilaçlar sürülmeseydi pis pis kokar, berbat bir hale gelirdi!
-
آدمی را پوست نامدبوغ دان ** از رطوبتها شده زشت و گران
- İnsanı da tabaklanmamış deri say... Rutubetten nem kapar, çirkin bir hale gelir, ağır ağır kokar!
-
تلخ و تیز و مالش بسیار ده ** تا شود پاک و لطیف و با فره 105
- Sen, ona acı ve keskin ilâçları fazlaca ver de temizlensin, lâtif bir hale gelsin, semirsin!
-
ور نمیتوانی رضا ده ای عیار ** گر خدا رنجت دهد بیاختیار
- Buna kudretin yoksa senin dileğin olmaksızın Allah bir zahmet verirse ona sabret, ona razı ol!
-
که بلای دوست تطهیر شماست ** علم او بالای تدبیر شماست
- Çünkü dosttan gelen belâ, sizi temizler... Onun bilgisi, sizin tedbirlerinizden üstündür!
-
چون صفا بیند بلا شیرین شود ** خوش شود دارو چو صحتبین شود
- Bir adam, belâda sâfa görürse belâ, tatlılaşır... Hasta iyileştiğini görünce ilâç, kendisine hoş gelir.
-
برد بیند خویش را در عین مات ** پس بگوید اقتلونی یا ثقات
- Mat olduğu halde kazandığını görür de “Ey sözlerine, özlerine inanılır kişiler, beni öldürün!” der.
-
این عوان در حق غیری سود شد ** لیک اندر حق خود مردود شد 110
- Bu kötü kişi de başkasına fayda verdi ama kendi hakkında merdut bir adam kesildi.