-
تا کسی دوچار دانگ عیش تو ** کم شود زین گلرخان خارخو
- İstiyorsun ki şu gül yüzlü, fakat diken huylu kişilerden hiç kimse, senin azıcık bir zevkine bile ilişmesin!
-
طفل تو گرچه که کودکخو بدست ** هر دو عالم خود طفیل او بدست 1030
- Senin çocuğun, çocuk huylu ama iki âlem de onun yavrucağı... Onun için yaratılmış!
-
ما جهانی را بدو زنده کنیم ** چرخ را در خدمتش بنده کنیم
- Biz, âlemi onunla diriltir, feleği onun hizmetine kul, köle ederiz!
-
گفت عبدالمطلب کین دم کجاست ** ای علیم السر نشان ده راه راست
- Abdülmuttalip “şimdi nerede ey gizlileri bilen, bana ona varacak doğru yolu göster” dedi.
-
نشان خواستن عبدالمطلب از موضع محمد علیهالسلام کی کجاش یابم و جواب آمدن از اندرون کعبه و نشان یافتن
- Abdülmuttalib’in, Muhammed aleyhisselâm nerede onu bildir de bulayım diye niyaz etmesi, Kâbe içinden ses gelip yerinin bildirilmesi
-
از درون کعبه آوازش رسید ** گفت ای جوینده آن طفل رشید
- Kâbe içinden Abdülmuttalib’e ses geldi: “Ey o aklı başında olan çocuğu arayan,
-
در فلان وادیست زیر آن درخت ** پس روان شد زود پیر نیکبخت
- Filan vadide, falan ağacın altında!” O iyi bahtlı, bu sesi duyunca hemen yürüdü.
-
در رکاب او امیران قریش ** زانک جدش بود ز اعیان قریش 1035
- Ardınca da Kureyş emirleri gidiyorlardı. Çünkü Peygamber’in atası Kureyş ulularındandı.
-
تا به پشت آدم اسلافش همه ** مهتران بزم و رزم و ملحمه
- Âdem Peygamber’e kadar bütün geçmişleri, mecliste de en ulu kişilerdi, savaşta da!
-
این نسب خود پوست او را بوده است ** کز شهنشاهان مه پالوده است
- Bu soy, zahiri soyuydu... Ulu padişahlar padişahından süzülmeydi.
-
مغز او خود از نسب دورست و پاک ** نیست جنسش از سمک کس تا سماک
- İçiyse zaten soydan, soptan uzaktı, paktı... Balıktan “simak” denilen yıldıza kadar onunla cins ve eşit olacak kimse yoktu!