-
هر حویجی باشدش کردی دگر ** در میان باغ از سیر و کبر
- Bahçede soğan, sarımsak vesaire gibi sebzelerin her birine ayrı bir evlek vardır.
-
هر یکی با جنس خود در کرد خود ** از برای پختگی نم میخورد
- Her biri, kendi cinsiyledir, kendi evleğindedir... Yetişip olmak için orada rutubetten gıdalanır durur!
-
تو که کرد زعفرانی زعفران ** باش و آمیزش مکن با دیگران 1085
- Sen safran evleğisin, safran olur... Başka sebzelerle karışıp uzlaşma!
-
آب میخور زعفرانا تا رسی ** زعفرانی اندر آن حلوا رسی
- Ey safran, sudan gıdanı al da safran ol, zerdeye gir!
-
در مکن در کرد شلغم پوز خویش ** که نگردد با تو او همطبع و کیش
- Şalgam evleğine girip ağzını açma da onunla aynı tabiatta, aynı huya sahip olma!
-
تو بکردی او بکردی مودعه ** زانک ارض الله آمد واسعه
- Sen bir evleğe konmuşsun, o bir evleğe... Çünkü “Allah’ın olan yeryüzü pek geniş!”
-
خاصه آن ارضی که از پهناوری ** در سفر گم میشود دیو و پری
- Hele o yeryüzü yok mu? O kadar geniş ki sefere çıkan devler, periler bile orada kaybolmada!
-
اندر آن بحر و بیابان و جبال ** منقطع میگردد اوهام و خیال 1090
- O denizde, o ovada, o dağlarda vehim ve hayal bile yol alamaz; kaybolur gider!
-
این بیابان در بیابانهای او ** همچو اندر بحر پر یک تای مو
- Şu ova, o yeryüzündeki ovada uçsuz bucaksız denizdeki bir kara kıl gibi kalır!
-
آب استاده که سیرستش نهان ** تازهتر خوشتر ز جوهای روان
- Orada öyle durgun sular var ki akmaları gizlidir... Hepsi de akarsulardan daha taze, daha hoştur!