-
تو بکردی او بکردی مودعه ** زانک ارض الله آمد واسعه
- Sen bir evleğe konmuşsun, o bir evleğe... Çünkü “Allah’ın olan yeryüzü pek geniş!”
-
خاصه آن ارضی که از پهناوری ** در سفر گم میشود دیو و پری
- Hele o yeryüzü yok mu? O kadar geniş ki sefere çıkan devler, periler bile orada kaybolmada!
-
اندر آن بحر و بیابان و جبال ** منقطع میگردد اوهام و خیال 1090
- O denizde, o ovada, o dağlarda vehim ve hayal bile yol alamaz; kaybolur gider!
-
این بیابان در بیابانهای او ** همچو اندر بحر پر یک تای مو
- Şu ova, o yeryüzündeki ovada uçsuz bucaksız denizdeki bir kara kıl gibi kalır!
-
آب استاده که سیرستش نهان ** تازهتر خوشتر ز جوهای روان
- Orada öyle durgun sular var ki akmaları gizlidir... Hepsi de akarsulardan daha taze, daha hoştur!
-
کو درون خویش چون جان و روان ** سیر پنهان دارد و پای روان
- İçten içe can ve ruh gibi gizli gizli akarlar, akıp giden ayakları vardır!
-
مستمع خفتست کوته کن خطاب ** ای خطیب این نقش کم کن تو بر آب
- Dinleyen uyudu, sözü kısa kes ey hatip... Su üstüne yazı yazmayı bırak gayri!
-
خیز بلقیسا که بازاریست تیز ** زین خسیسان کسادافکن گریز 1095
- Kalk ey Belkıs, alışveriş pazarı kızıştı... Şu kesatçı hasislerden kaç!
-
خیز بلقیسا کنون با اختیار ** پیش از آنک مرگ آرد گیر و دار
- Kalk ey Belkıs, ölüm gelip çatmadan şimdi ihtiyarınla kalk!
-
بعد از آن گوشت کشد مرگ آنچنان ** که چو دزد آیی به شحنه جانکنان
- Sonra ölüm, kulağını öyle bir çeker ki hırsız gibi can çekişe sahneye gelir, teslim olursun!