غولهای را که بر آرایید غول ** پخته پندارد کسی که هست گول
Şeytan’ın bezediği ekşi otu aptal adam, olmuş ve iti sanır.
آزمایش چون نماید جان او ** کند گردد ز آزمون دندان او
Fakat denedi mi ne olduğunu anlar, dişleri kamaşır kalır!
از هوس آن دام دانه مینمود ** عکس غول حرص و آن خود خام بود
Heves yüzünden o tuzak tane görünmededir... O esasen hamdır, fakat hırs şeytanın aksi onu güzel gösterir.
حرص اندر کار دین و خیر جو ** چون نماند حرص باشد نغزرو1130
Hırsı din işinde ve hayırda ara; din ve hayır işinde haris ol. Bu işler, zaten güzeldir... Hırsın geçse bile güzel görünür!
خیرها نغزند نه از عکس غیر ** تاب حرص ار رفت ماند تاب خیر
Hayırlar, esasen güzel ve lâtiftir, başka bir şeyin aksi ile güzel görünmüş değildir. Bu işlerde hırsın parlaklığı geçse bile hayrın letafeti, hayrın parlaklığı kalır.
تاب حرص از کار دنیا چون برفت ** فحم باشد مانده از اخگر بتفت
Hâlbuki dünya işinden hırsın parlaklığı gitti mi ateşin harareti ve parlaklığı gitmiş, kömür kalmış demektir... Tıpkı buna benzer.
کودکان را حرص میآرد غرار ** تا شوند از ذوق دل دامنسوار
Çocukları da hırs aldatırdı zevklerinden bir değneği at yaparlar, eteklerini çemreyip güya ata binerler!
چون ز کودک رفت آن حرص بدش ** بر دگر اطفال خنده آیدش
Fakat çocuktan o kötü hırs geçti mi öbür çocuklara gülesi gelir.
که چه میکردم چه میدیدم درین ** خل ز عکس حرص بنمود انگبین1135
Ben neler yapmışım, ne işlere girişmişim... Sirke bana hırsımdan bal görünmüş diye gülmeğe başlar.
آن بنای انبیا بی حرص بود ** زان چنان پیوسته رونقها فزود
Peygamberlerin yapılarında da hırs yoktu... Onun için boyuna parlayıp duruyor, parlaklığı boyuna artıyor.