-
چون سلیمان شو که تا دیوان تو ** سنگ برند از پی ایوان تو
- Sen de Süleyman’a benze de, devlerin, yapına yardım etsinler, taş kessinler!
-
چون سلیمان باش بیوسواس و ریو ** تا ترا فرمان برد جنی و دیو 1150
- Süleyman gibi vesvesesiz, hilesiz ol da cinle dev, senin de buyruğuna uysun!
-
خاتم تو این دلست و هوش دار ** تا نگردد دیو را خاتم شکار
- Senin hatemin bu gönüldür... Aklını başına al da dev, hatemini ağlamasın!
-
پس سلیمانی کند بر تو مدام ** دیو با خاتم حذر کن والسلام
- Avladı, ele geçirdimi artık sana boyuna Süleymanlık eder... Hatemli devden sakın vesselâm!
-
آن سلیمانی دلا منسوخ نیست ** در سر و سرت سلیمانی کنیست
- Gönül, o Süleymanlık gelip geçici bir şey değildir... Sen zahiren de Süleymanlık etme kabiliyetindesin, içinde de o ehliyet var senin.
-
دیو هم وقتی سلیمانی کند ** لیک هر جولاهه اطلس کی تند
- Dev de bir zaman olur, Süleyman’lık eder ama her dokumacı nerden atlas dokuyacak?
-
دست جنباند چو دست او ولیک ** در میان هر دوشان فرقیست نیک 1155
- Elini oynatır ama ikisinin arasında ne kadar fark var?
-
قصهی شاعر و صله دادن شاه و مضاعف کردن آن وزیر بوالحسن نام
- Şaire Padişahın ihsanı, Ebülhasan adındaki vezirin o ihsanı arttırması
-
شاعری آورد شعری پیش شاه ** بر امید خلعت و اکرام و جاه
- Şairin biri, padişahtan elbise almak, rütbeye erişmek, ihsana nail olmak ümidiyle bir şiir yazıp götürdü.
-
شاه مکرم بود فرمودش هزار ** از زر سرخ و کرامات و نثار
- Padişah ikram sahibiydi, şaire bin kırmızı altın verilmesini, bundan başka daha da ihsanlarda bulunmalarını emretti.
-
پس وزیرش گفت کین اندک بود ** ده هزارش هدیه وا ده تا رود
- Veziri dedi ki: Bu pek az... Hiç olmazsa ona o bin altın ver de safayı hatırla gitsin!