-
رفت از ما صاحب راد و رشید ** صاحب سلاخ درویشان رسید
- O cömert, o akıllı vezir geçip gitti. Yoksulların derisini yüzen bu vezir gelip çattı.
-
رو بگیر این را و زینجا شب گریز ** تا نگیرد با تو این صاحبستیز
- Yürü, bunu al da hemencecik bu gece buradan kaç... Yoksa bu inatçı, seni yakalar, elindekini de alır!
-
ما به صد حیلت ازو این هدیه را ** بستدیم ای بیخبر از جهد ما
- Senin bizim çalışmamızdan haberin bile yok... Biz, ondan bu hediyeyi de yüzlerce hileye başvurduk da aldık!
-
رو بایشان کرد و گفت ای مشفقان ** از کجا آمد بگویید این عوان
- Şair, yüzünü onlara çevirdi de dedi ki: “Ey beni esirgeyenler, bu kötü vezirler nereden geldi?
-
چیست نام این وزیر جامهکن ** قوم گفتندش که نامش هم حسن 1235
- Bu insanın elbiselerini soyan vezirin adı ne? Söyleyin bana! Onlar adı “Hasan” dediler.
-
گفت یا رب نام آن و نام این ** چون یکی آمد دریغ ای رب دین
- Şair, Yarabbi dedi... Onun adı da Hasan, bunun adı da... Ey din Rabbi, yazıklar olsun; nasıl oluyor da ikisinin de adı bir oluyor.
-
آن حسن نامی که از یک کلک او ** صد وزیر و صاحب آید جودخو
- Onun adı Hasan... Fakat onun kaleminin bir yazısıyla yüzlerce cömert kişi padişaha vezir ve muhasip olabilirdi...
-
این حسن کز ریش زشت این حسن ** میتوان بافید ای جان صد رسن
- Bunun adı da Hasan... Fakat bu Hasan’ın çirkin sakalından yüzlerce ip örebilirsin!
-
بر چنین صاحب چو شه اصغا کند ** شاه و ملکش را ابد رسوا کند
- Padişah, böyle bir vezirin sözünü dinlerse kendisini de rezil rüsvay eder, devletini de!
-
مانستن بدرایی این وزیر دون در افساد مروت شاه به وزیر فرعون یعنی هامان در افساد قابلیت فرعون
- Bu alçak vezirin, padişahın adamlığını bozma hususundaki kötü reyi Firavun’un kabiliyetini bozan veziri Haman’ın rey ve tedbirine benzer
-
چند آن فرعون میشد نرم و رام ** چون شنیدی او ز موسی آن کلام 1240
- Firavun, Musa’nın sözlerini işittikçe kaç defa yumuşadı, ram oldu.