-
دیو را حق صورت من داده است ** تا نیندازد شما را او بشست 1270
- Bir dev’e benim suretimi vermiştir; sakın o, sizi aldatmasın.
-
گر پدید آید به دعوی زینهار ** صورت او را مدارید اعتبار
- Meydana çıkar da Süleyman benim diye dâvaya kalkışırsa sakın onun suretine itibar etmeyin” diyordu.
-
دیوشان از مکر این میگفت لیک ** مینمود این عکس در دلهای نیک
- Dev, hileyle onlara bu sözleri söylüyordu ama iyi adamların gönüllerinde bunun aksi görünmekteydi.
-
نیست بازی با ممیز خاصه او ** که بود تمییز و عقلش غیبگو
- İyiyi kötüyü fark eden adamla oyun olmaz; hele o adamın bu fark edişi ve aklı, gaypları görür söylerse!
-
هیچ سحر و هیچ تلبیس و دغل ** مینبندد پرده بر اهل دول
- Hiçbir büyü hiçbir şeytanlık ve hile, devlet sahibi olanların gönüllerine perde geremez.
-
پس همی گفتند با خود در جواب ** بازگونه میروی ای کژ خطاب 1275
- Onlar, kendi kendilerine “A eğri sözlü, tersine gidiyorsun...
-
بازگونه رفت خواهی همچنین ** سوی دوزخ اسفل اندر سافلین
- Böyle tersine tersine gide gide, ta cehennemin en dibine kadar gideceksin ya!
-
او اگر معزول گشتست و فقیر ** هست در پیشانیش بدر منیر
- Süleyman, Süleymanlıktan kaldı, yoksul oldu ama alnında o aydın dolunay parlayıp durmada.
-
تو اگر انگشتری را بردهای ** دوزخی چون زمهریر افسردهای
- Sen, nihayet bir yüzüktür kapmışsın ama zemheri gibi donmuş kalmış bir cehennemsin yine!
-
ما ببوش و عارض و طاق و طرنب ** سر کجا که خود همی ننهیم سنب
- Biz neredeyiz... Ululuk, sayvan ve kök önünde secde etmek nerede? Böyle şeylerin önüne baş koymak şöyle dursun, hayvan tırnağını bile komayız biz!