-
تو به جد کاری که بگرفتی به دست ** عیبش این دم بر تو پوشیده شدست
- Sen, bir işe el atar, o işe iyice sarılırsın... O işteki ayıp ve noksan o anda sana örtülüdür.
-
زان همی تانی بدادن تن به کار ** که بپوشید از تو عیبش کردگار
- Allah, senden o işin ayıbını örttüğünden canla başla o işe girişebilirsin.
-
همچنین هر فکر که گرمی در آن ** عیب آن فکرت شدست از تو نهان
- Hararetle sahip olduğun fikrin de ayıbı senden gizlidir.
-
بر تو گر پیدا شدی زو عیب و شین ** زو رمیدی جانت بعد المشرقین 1335
- Sana o fikirdeki ayıp ve kusur belli olsaydı ondan kaçardın... Canın, bu fikirle aramda keşke mağriple maşrik arası kadar uzaklık olsaydı der!
-
حال که آخر زو پشیمان میشوی ** گر بود این حال اول کی دوی
- Nihayet ondan usanır, pişman olursun ya... Bu hal, evvel olsaydı hiç ona koşar mıydın?
-
پس بپوشید اول آن بر جان ما ** تا کنیم آن کار بر وفق قضا
- Şu halde ona girişelim, kaza ve kadere uygun olarak o işi görelim diye önce ondaki ayıbı, kusuru, bizden gizlemiştir.
-
چون قضا آورد حکم خود پدید ** چشم وا شد تا پشیمانی رسید
- Kaza ve kader, hükmünü izhar edince göz açılır, pişmanlık gelir, çatar!
-
این پشیمانی قضای دیگرست ** این پشیمانی بهل حق را پرست
- Bu pişmanlıkta ayrı bir kaza ve kaderdir... Bu pişmanlığı bırak da Allah’a tap!
-
ور کنی عادت پشیمان خور شوی ** زین پشیمانی پشیمانتر شوی 1340
- Pişman olmayı kendine âdet edinirsen boyuna pişman olur durur, nihayet bu pişmanlığı da daha ziyade pişman olursun!
-
نیم عمرت در پریشانی رود ** نیم دیگر در پشیمانی رود
- Ömrünün yarısı perişanlıkta geçer, öbür yarısı da pişmanlıkta heder olur gider!