-
حال که آخر زو پشیمان میشوی ** گر بود این حال اول کی دوی
- Nihayet ondan usanır, pişman olursun ya... Bu hal, evvel olsaydı hiç ona koşar mıydın?
-
پس بپوشید اول آن بر جان ما ** تا کنیم آن کار بر وفق قضا
- Şu halde ona girişelim, kaza ve kadere uygun olarak o işi görelim diye önce ondaki ayıbı, kusuru, bizden gizlemiştir.
-
چون قضا آورد حکم خود پدید ** چشم وا شد تا پشیمانی رسید
- Kaza ve kader, hükmünü izhar edince göz açılır, pişmanlık gelir, çatar!
-
این پشیمانی قضای دیگرست ** این پشیمانی بهل حق را پرست
- Bu pişmanlıkta ayrı bir kaza ve kaderdir... Bu pişmanlığı bırak da Allah’a tap!
-
ور کنی عادت پشیمان خور شوی ** زین پشیمانی پشیمانتر شوی 1340
- Pişman olmayı kendine âdet edinirsen boyuna pişman olur durur, nihayet bu pişmanlığı da daha ziyade pişman olursun!
-
نیم عمرت در پریشانی رود ** نیم دیگر در پشیمانی رود
- Ömrünün yarısı perişanlıkta geçer, öbür yarısı da pişmanlıkta heder olur gider!
-
ترک این فکر و پریشانی بگو ** حال و یار و کار نیکوتر بجو
- Bu fikri, bu pişmanlığı terk et de daha iyi bir hal, daha iyi bir dost ve daha iyi bir iş ara!
-
ور نداری کار نیکوتر به دست ** پس پشیمانیت بر فوت چه است
- Elinde daha iyi bir iş yoksa pişmanlığın neye? Neyi fevt ettin de pişman oluyorsun ki?
-
گر همی دانی ره نیکو پرست ** ور ندانی چون بدانی کین به دست
- Eğer biliyorsan bilirsin ki doğru yol, Allah’a tapmaktan ibarettir... Yok bilmiyorsan herhangi bir şeyin kötü olduğunu nasıl bilirsin ki?
-
بد ندانی تا ندانی نیک را ** ضد را از ضد توان دید ای فتی 1345
- İyiyi bilmedikçe kötüyü bilemezsin... Ey yiğit zıt, zıddıyla görülebilir.