English    Türkçe    فارسی   

4
1419-1428

  • خویش ابله کن تبع می‌رو سپس ** رستگی زین ابلهی یابی و بس
  • Kendini aptal yerine koy, ona uy da yürü... Ancak bu aptallıkla kurtulabilirsin!
  • اکثر اهل الجنه البله ای پسر ** بهر این گفتست سلطان البشر 1420
  • Babam, insanların padişahı, bunun için “cennetliklerin çoğu aptaldır” dedi.
  • زیرکی چون کبر و باد انگیز تست ** ابلهی شو تا بماند دل درست
  • Akıl ve zekâ sana kibir ve gurur verir... Aptal ol da gönlün doğru kalsın!
  • ابلهی نه کو به مسخرگی دوتوست ** ابلهی کو واله و حیران هوست
  • Aptallık dediğim halka iki kat maskara olan adamın ahmaklığı değildir... Bu aptallık, ona hayran olan adamın aptallığıdır!
  • ابلهان‌اند آن زنان دست بر ** از کف ابله وز رخ یوسف نذر
  • Kendilerini unutup Yusuf’un yüzünü görenler, o güzelliğe dalıp kalanlar... bu yüzden ellerini doğrayanlar yok mu işte onlar aptaldır!
  • عقل را قربان کن اندر عشق دوست ** عقلها باری از آن سویست کوست
  • Aklı, dost aşkında kurban et... Akılların hepsi de o taraftandır, odur!
  • عقلها آن سو فرستاده عقول ** مانده این سو که نه معشوقست گول 1425
  • Akıllılar akıllarını o tarafa göndermişlerdir. Yalnız sevgili olmayan ahmak, bu tarafta kalmıştır!
  • زین سر از حیرت گر این عقلت رود ** هر سو مویت سر و عقلی شود
  • Hayretle şu baştan aklın gitti mi başındaki her saç, bir baş, bir akıl kesilir!
  • نیست آن سو رنج فکرت بر دماغ ** که دماغ و عقل روید دشت و باغ
  • O tarafta akla, beyne düşünce zahmeti yoktur... Çünkü orada her ova, her bahçe akıl ve beyin bitirir!
  • سوی دشت از دشت نکته بشنوی ** سوی باغ آیی شود نخلت روی
  • Bu ovadan geçer, o taraftaki ovaya gelirsen nükteler duyarsın... Oradaki bağlara, bahçelere gelirsen hurma fidanın sulanır, yeşerir!