English    Türkçe    فارسی   

4
1720-1729

  • گفت دهلیزیست والله این سخن ** پیش شه خاکست هم زر کهن 1720
  • Köle, hayır dedi... Vallahi bu söz, bu emir, padişahın değildir... Padişahın yanında eski altın bile topraktır âdeta!
  • مطبخی ده گونه حجت بر فراشت ** او همه رد کرد از حرصی که داشت
  • Mutfak emini, ona on türlü delil getirdi... Fakat o hırsından hepsini reddetti.
  • چون جری کم آمدش در وقت چاشت ** زد بسی تشنیع او سودی نداشت
  • Kuşluk vakti nafakası az gelince bir hayli söylendi, kötü sözler söyledi, fakat hiçbir faydası olmadı.
  • گفت قاصد می‌کنید اینها شما ** گفت نه که بنده فرمانیم ما
  • Dedi ki: siz bunu kasten yapıyorsunuz. Mutfak emini “hayır biz emir kuluyuz!”
  • این مگیر از فرع این از اصل گیر ** بر کمان کم زن که از بازوست تیر
  • Bunu feri’den sanma, asıldandır bu... Yaya pek kabahat bulma, oku atan koldur.
  • ما رمیت اذ رمیت ابتلاست ** بر نبی کم نه گنه کان از خداست 1725
  • “Attığın vakit sen atmadın” ayeti bir iptilâdır... Fakat Peygambere de pek günah bulma; bu iş Allah’tandır!
  • آب از سر تیره است ای خیره‌خشم ** پیشتر بنگر یکی بگشای چشم
  • “A gözü kamaşmış adam, su baştan bulanıktır... Gözünü bir iyice aç da işin önüne bak!” dedi.
  • شد ز خشم و غم درون بقعه‌ای ** سوی شه بنوشت خشمین رقعه‌ای
  • Köle kızgınlıkla, dertle bir bucağa çekildi, padişaha kızgınlığını bildirir bir mektup yazdı.
  • اندر آن رقعه ثنای شاه گفت ** گوهر جود و سخای شاه سفت
  • Mektupta padişahı övdü... Onun cömertlik incilerini deldi!
  • کای ز بحر و ابر افزون کف تو ** در قضای حاجت حاجات‌جو
  • “Ey avucu, hacetler isteyeni hacetini vermede denizden de cömert olan, buluttan da cömert olan!