-
رویش از گلزار حق گلگون بود ** از من او اندر مقام افزون بود
- Yüzü Allah’ın gül bahçelerinin tesiriyle gül rengine dönecek... Makam ve rütbe bakımından benden üstün olacak!”
-
چیست نامش گفت نامش بوالحسن ** حلیهاش وا گفت ز ابرو و ذقن
- Dediler ki: Adı ne? Bayezid, Ebül Hasan dedi... Onun şeklini, kaşının çenesinin ne şekilde olduğunu anlattı.
-
قد او و رنگ او و شکل او ** یک به یک واگفت از گیسو و رو
- Boyunu, rengini, şeklini, saçlarını, yüzünü bir bir anlattı.
-
حلیههای روح او را هم نمود ** از صفات و از طریقه و جا و بود
- İç huylarını, manevi sıfatlarını... Ruhunu, yolunu, yerini, varlığını hep söyledi.
-
حلیهی تن همچو تن عاریتیست ** دل بر آن کم نه که آن یک ساعتیست 1840
- Ten şekli, ten gibi iğretidir... Ona pek gönül verme... o bir anda gelir geçer!
-
حلیهی روح طبیعی هم فناست ** حلیهی آن جان طلب کان بر سماست
- Tabii ruhun şekli, hali de fanidir... O can şeklini, sıfatını iste ki gökyüzündedir!
-
جسم او همچون چراغی بر زمین ** نور او بالای سقف هفتمین
- Onun bedeni, yeryüzünde mum gibidir... Nuru ise yedinci kat tavanın üstündedir!
-
آن شعاع آفتاب اندر وثاق ** قرص او اندر چهارم چارطاق
- Güneşin ışıkları odadadır ama güneş, dördüncü kat göktedir.
-
نقش گل در زیربینی بهر لاغ ** بوی گل بر سقف و ایوان دماغ
- Gülün suretini, lâtife yollu burnunun altında görürsün ama gül kokusu dimağın ta tavanına, sayvanına kadar her yeri tutmuştur.
-
مرد خفته در عدن دیده فرق ** عکس آن بر جسم افتاده عرق 1845
- Uyuyan adam, Aden’de bir azaba uğradığını görür ama aksi, bedeninde ter halinde görünür!