-
صوفیی از فقر چون در غم شود ** عین فقرش دایه و مطعم شود
- Sofi, yoksulluktan dertlenince yoksulluğu, ona dadı ve gıda kesilir.
-
زانک جنت از مکاره رسته است ** رحم قسم عاجزی اشکسته است
- Çünkü cennet, hoşa gitmeyen şeylerden meydana gelmiştir... Merhamet, gönlü kırık âcizlerin nasibidir.
-
آنک سرها بشکند او از علو ** رحم حق و خلق ناید سوی او
- Yücelikle başlar kıran kişiye ne Allah’ın merhameti nasip olur, ne halkın!
-
این سخن آخر ندارد وان جوان ** از کمی اجرای نان شد ناتوان
- Bu sözün sonu yoktur... Evet, o yiğit, yiyecek ve ekmek nafakasının azlığından perişan oldu!
-
شاد آن صوفی که رزقش کم شود ** آن شبهش در گردد و اویم شود 1860
- Ne mutlu o sofiye ki rızkı azalır... Boncuğu inci olur, kendisi deniz kesilir!
-
زان جرای خاص هر که آگاه شد ** او سزای قرب و اجریگاه شد
- O hususi Allah nafakasını duyan, Allah’ın yakınlığına erer, gayb nafakasını elde eder.
-
زان جرای روح چون نقصان شود ** جانش از نقصان آن لرزان شود
- Fakat ruh nafakası noksan olan kişinin canı o noksan yüzünden titremeye başlar.
-
پس بداند که خطایی رفته است ** که سمنزار رضا آشفته است
- Anlar ki bir hata etmiştir de bundan dolayı rıza yaseminliği perişan olmuştur.
-
همچنانک آن شخص از نقصان کشت ** رقعه سوی صاحب خرمن نبشت
- İşte o adam da ekinin az olması yüzünden harman sahibine mektup yazdı.
-
رقعهاش بردند پیش میر داد ** خواند او رقعه جوابی وا نداد 1865
- Mektubunu o yüce ve adil padişaha götürdüler, okudu, fakat bir cevap vermedi.