-
تا به بغداد و سمرقند ای همام ** روح را اندر تصور نیم گام
- En iyi kişi, ruha ta Bağdat’a Semerkand’a kadar olan mesafe tasavvurda yarım adımdır ancak!
-
دو درم سنگست پیه چشمتان ** نور روحش تا عنان آسمان
- Gözünüz iki dirhemlik taş ağırlığında bir yağ parçasıdır ama ruhunun nuru göklere dek her tarafı kaplar.
-
نور بی این چشم میبیند به خواب ** چشم بیاین نور چه بود جز خراب 1885
- Nursa, bu göz olmadan da uykuda her şeyi görür... Fakat göz, bu nur olmayınca ancak harap olur gider!
-
جان ز ریش و سبلت تن فارغست ** لیک تن بیجان بود مردار و پست
- Canın, tenin sakalıyla, bıyığıyla alış verişi yoktur... Fakat ten, can olmayınca murdardır, aşağıdır!
-
بارنامهی روح حیوانیست این ** پیشتر رو روح انسانی ببین
- Bu cisim, hayvani ruhun debdebesine sebeptir... Sen daha önceden git de insani ruhu gör!
-
بگذر از انسان هم و از قال و قیل ** تا لب دریای جان جبرئیل
- İnsandan da dedikodudan da geç de Cebrail’in ruhunun dayanıp kaldığı deniz kıyısına var!
-
بعد از آنت جان احمد لب گزد ** جبرئیل از بیم تو واپس خزد
- Ondan sonra Ahmed’in canı (esrarı faş etme sakın diye) sana karşı dudağını ısırsın... Cebrail, senden korksun, geride kalsın!
-
گوید ار آیم به قدر یک کمان ** من به سوی تو بسوزم در زمان 1890
- Bir yay kadar ileri varır, sana doğru gelirsem derhal yanarım desin!
-
آشفتن آن غلام از نارسیدن جواب رقعه از قبل پادشاه
- Kölenin, mektuba padişahtan cevap gelmeyişinden kızıp perişan olması
-
این بیابان خود ندارد پا و سر ** بیجواب نامه خستست آن پسر
- Bu ovanın ne başı var zaten, ne sonu... o köle de mektubuna cevap gelmediğinden sıkılıp duruyor! Dostları, ayrılığını sordular;
-
کای عجب چونم نداد آن شه جواب ** با خیانت کرد رقعهبر ز تاب
- Ne şaşılacak şey, padişah neden bana cevap yazmadı... Yoksa kızgınlığından mektubu götüren bir hıyanetlikte mi bulundu?