-
پس سلیمان اندرونه راست کرد ** دل بر آن شهوت که بودش کرد سرد
- Süleyman, bunun üzerine kalbini doğrulttu... Gönlündeki şehvetten soğudu...
-
بعد از آن تاجش همان دم راست شد ** آنچنان که تاج را میخواست شد
- Tacı da derhal doğruldu... Nasıl istiyorsa başında öyle durdu.
-
بعد از آنش کژ همی کرد او به قصد ** تاج او میگشت تارکجو به قصد
- Süleyman, bundan sonra onu mahsustan eğriltmede, taç da inadına doğrulmadaydı.
-
هشت کرت کژ بکرد آن مهترش ** راست میشد تاج بر فرق سرش
- O ulu Peygamber, tacını sekiz kere eğriltti; her defasında taç, başında doğruldu.
-
تاج ناطق گشت کای شه ناز کن ** چون فشاندی پر ز گل پرواز کن 1910
- Taç, dile geldi de ey padişah, nazlan dedi... Kanadından mademki tozu, toprağı silktin; uç!
-
نیست دستوری کزین من بگذرم ** پردههای غیب این برهم درم
- Bana izin yok ki bundan ileriye geçeyim... Bu sırrın gayb perdelerini yırtayım!
-
بر دهانم نه تو دست خود ببند ** مر دهانم را ز گفت ناپسند
- Elini sen ağzıma koy da kapat... Ağzım, beğenilmeyen şeyler söylemesin!
-
پس ترا هر غم که پیش آید ز درد ** بر کسی تهمت منه بر خویش گرد
- Hâsılı sana ne dert gelirse başkasına kabahat bulma; kendine bak!
-
ظن مبر بر دیگری ای دوستکام ** آن مکن که میسگالید آن غلام
- Dostum, bu iş başkasından oldu sanma... o kölenin uğraştığı gibi uğraşıp durma!
-
گاه جنگش با رسول و مطبخی ** گاه خشمش با شهنشاه سخی 1915
- Köle, gâh elçiyle, mutfak eminiyle uğraşıp savaşmasaydı... Gâh cömert padişaha kızmadaydı.