-
ما ز مال و زر ملول و تخمهایم ** ما به حرص و جمع نه چون عامهایم
- Biz mala, altına doymuş, imtilâ olmuş, usanmışız... Halk gibi hırs sahibi değiliz, mal ve para toplama düşüncesi yok bizde.
-
قصد ما سترست و پاکی و صلاح ** در دو عالم خود بدان باشد فلاح 200
- Bizim istediğimiz şey, yalnız kapalı, temiz ve namuslu oluşudur. Zaten iki âlemde de kurtuluş, bununla olur.” dedi.
-
باز صوفی عذر درویشی بگفت ** و آن مکرر کرد تا نبود نهفت
- Sofi, yine yoksulluk özrünü ortaya koydu; bunu gizli kalmasın diye tekrar tekrar anlattı.
-
گفت زن من هم مکرر کردهام ** بیجهازی را مقرر کردهام
- Kadın dedi ki: “Ben de bunu tekrarladım, çeyizimizin olmadığını iyice anlattım.
-
اعتقاد اوست راسختر ز کوه ** که ز صد فقرش نمیآید شکوه
- Fakat onun inanışı dağdan da sağlam... Yüzlerce yoksulluktan bile şikâyet etmiyor.
-
او همیگوید مرادم عفتست ** از شما مقصود صدق و همتست
- Benim istediğim şey namustur, sizden dilediğim doğruluktur, himmettir deyip duruyor.”
-
گفت صوفی خود جهاز و مال ما ** دید و میبیند هویدا و خفا 205
- Sofi dedi ki: “Zaten çeyizimizi, malımızı gördü... Gizli aşikâr başka neyimiz varsa onları da hep görür.
-
خانهی تنگی مقام یک تنی ** که درو پنهان نماند سوزنی
- İşte daracık bir evimiz, bir kişi sığacak kadar bir yerimiz var... Öyle dar ki orada bir iğne bile gizlenemez.
-
باز ستر و پاکی و زهد و صلاح ** او ز ما به داند اندر انتصاح
- Temizliğe, kapalılığa, namuslu oluşa gelince: o, bunu zaten bilir!
-
به ز ما میداند او احوال ستر ** وز پس و پیش و سر و دنبال ستر
- Kapalılığını, örtülü ve namuslu oluşunu o, önünde de, sonunda da, başında da, nihayetinde de bizden daha iyi bilir, bizden daha iyi görür.