English    Türkçe    فارسی   

4
2447-2456

  • چون بگیری شه‌رهی که ذوالجلال ** بر گشادست از برای انتسال
  • Ululuk ıssı Allahnın soy sop yetişmesi için açtığı ana yolu sen nasıl kapatabilirsin?
  • سد شدی دربندها را ای لجوج ** کوری تو کرد سرهنگی خروج
  • A inatçı, sen derbentleri tuttun ama körlüğüne rağmen, yine bir er çıktı işte.
  • نک منم سرهنگ هنگت بشکنم ** نک به نامش نام و ننگت بشکنم
  • İşte o çıkan er benim... Senin maksadını yıkıp yakarım; Allah’ın adı ile senin adını sanını yok ederim!
  • تو هلا در بندها را سخت بند ** چندگاهی بر سبال خود بخند 2450
  • Sen var, derbentleri iyice tuta dur... Ne vakte dek sakalına bıyığına gülüp duracaksın?
  • سبلتت را بر کند یک یک قدر ** تا بدانی کالقدر یعمی الحذر
  • Kader bıyığını sakalını birer birer yolar... Nihayet kadere karşı çekinmenin fayda vermediğini anlarsın.
  • سبلت تو تیزتر یا آن عاد ** که همی لرزید از دمشان بلاد
  • Senin bıyığın sakalın mı daha kuvvetlidir, Ad’ın bıyığı sakalı mı? Onların nefesinden şehirler titrer dururdu.
  • تو ستیزه‌روتری یا آن ثمود ** که نیامد مثل ایشان در وجود
  • Sen mi daha inatçısın Semud mu? Varlık âlemine onlar gibisi gelmedi gitti.
  • صد ازینها گر بگویم تو کری ** بشنوی و ناشنوده آوری
  • Bunlardan yüz tanesini daha söylesem fayda yok; sen sağırsın... Duyarın da duymazlıktan gelirsin!
  • توبه کردم از سخن که انگیختم ** بی‌سخن من دارویت آمیختم 2455
  • Söylediğim sözden tövbe ettim; tam senin ilacını yaptım.
  • که نهم بر ریش خامت تا پزد ** یا بسوزد ریش و ریشه‌ت تا ابد
  • Bu ilacı senin ham sakalına korum da pişer yahut da yanar... Sen de ebedi olarak yaralı kalırsın.