-
چشم مازاغش شده پر زخم زاغ ** چشم نیک از چشم بد با درد و داغ 2640
- Mâzâgal basar sırrına nail olan gözleri o karganın açtığı yaralarla dolar, güzel göz, zaten kötü göz yüzünden dertlere, elemlere uğrar!
-
چشم دریا بسطتی کز بسط او ** هر دو عالم مینماید تار مو
- Hâlbuki o öyle engin bir gözdür ki iki âlem bile ona bir kıl kadar görünmektedir.
-
گر هزاران چرخ در چشمش رود ** همچو چشمه پیش قلزم گم شود
- Gözüne binlerce gökyüzü görünse kaynağın denizin yanında kayboluşu gibi kaybolur!
-
چشم بگذشته ازین محسوسها ** یافته از غیببینی بوسها
- O göz, bu duygu âlemine ait şeylerden geçti mi gayb âlemini görür de bu kabiliyet yüzünden öpülür durur!
-
خود نمییابم یکی گوشی که من ** نکتهای گویم از آن چشم حسن
- Zaten bir kulak bulamıyorum ki o güzel göze ait bir nükte söyleyeyim!
-
میچکید آن آب محمود جلیل ** میربودی قطرهاش را جبرئیل 2645
- O gözden ulu ve kutlu yaşlar süzülse Cebrail, katrasını kapardı.
-
تا بمالد در پر و منقال خویش ** گر دهد دستوریش آن خوب کیش
- O güzel gidişli dilber, müsaade ederse bu kaptığı katrayı kanadına, gagasına sürerdi!
-
باز گوید خشم کمپیر ار فروخت ** فر و نور و علم و صبرم را نسوخت
- Doğan der ki: Kocakarının kızgınlığı alevlendi ama kuvvetimi, nurumu, sabrımı ve ilmimi yakmadı ya!
-
باز جانم باز صد صورت تند ** زخم بر ناقه نه بر صالح زند
- Can doğanım, yüzlerce suret dokur, durur, deveyi yaralar, Salih'i değil!
-
صالح از یکدم که آرد با شکوه ** صد چنان ناقه بزاید متن کوه
- Salih, ululukla bir nefes aldı, bir dua etti mi dağdan, o çeşit yüzlerce deve doğar!