-
انبیا با دشمنان بر میتنند ** پس ملایک رب سلم میزنند
- Peygamberler, düşmanlarla savaşırlar... Melekler de “Yarabbi, sen koru!” diye dua ederler.
-
کین چراغی را که هست او نور کار ** از پف و دمهای دزدان دور دار
- Allah’ın pek nurlu olan bu kandili hırsızların üflemesinden, onların nefesinden uzak tut!
-
دزد و قلابست خصم نور بس ** زین دو ای فریادرس فریاد رس
- Hırsız ve kalpazan, nura düşmandır vesselâm... Ey feryada yetişen Allah, sen feryadımıza yetiş!
-
روشنی بر دفتر چارم بریز ** کفتاب از چرخ چارم کرد خیز 30
- Hüsameddin, bu dördüncü deftere nurlar saç! Çünkü güneş de dördüncü kat gökten doğar, âlemi nurlara gark eder.
-
هین ز چارم نور ده خورشیدوار ** تا بتابد بر بلاد و بر دیار
- Sen de bu dördüncü defterle âlemlere güneş gibi nurlar saç da şehirlerle ülkelere parlarsın, her tarafı nura gark etsin!
-
هر کش افسانه بخواند افسانه است ** وآنک دیدش نقد خود مردانه است
- Bu kitap, masal diyene masaldır... Fakat bu kitapta halini gören, bu kitapla kendini anlayan kişi de erdir!
-
آب نیلست و به قبطی خون نمود ** قوم موسی را نه خون بد آب بود
- Mesnevi, Nil ırmağının suyudur... Kıptiye kan görünür ama Musa kavmine kan değildir, sudur!
-
دشمن این حرف این دم در نظر ** شد ممثل سرنگون اندر سقر
- Bu sözün düşmanı, şimdi gözüme şöyle görünmede... Cehenneme baş aşağı düşmüş!
-
ای ضیاء الحق تو دیدی حال او ** حق نمودت پاسخ افعال او 35
- Ey Hak Ziyası, sen onun halini gördün... Hak, sana, onun işlerine karşılık verdiği cevabı gösterdi!
-
دیدهی غیبت چو غیبست اوستاد ** کم مبادا زین جهان این دید و داد
- Gayb âlemini gören gözün, gayb âlemi gibi üstattır. Bu görüş, bu ihsan, şu âlemden eksik olmasın!