-
چون نمردی و نگشتی زنده زو ** یاغیی باشی به شرکت ملکجو
- Ölmedin de onunla ditilmedin mi ona ortak olmaya, ülke ve devlet kazanmaya savaşan bir düşmansın!
-
چون بدو زنده شدی آن خود ویست ** وحدت محضست آن شرکت کیست
- Fakat onunla dirildin mi, zaten dirilen odur... Bu, tam birliktir; nerde şerik oluş?
-
شرح این در آینهی اعمال جو ** که نیابی فهم آن از گفت و گو
- Fakat bunu işlerinin aynasında gör. Çünkü bunu sözle, dedikoduyla anlayamazsın!
-
گر بگویم آنچ دارم در درون ** بس جگرها گردد اندر حال خون
- İçimdekini söylersem çok ciğerleri kan kesiliverir!
-
بس کنم خود زیرکان را این بس است ** بانگ دو کردم اگر در ده کس است 2770
- Artık bu kadarını kâfi göreyim, zaten anlayanlara bu, yeter... Köyde kimse varsa iki kere seslendim işte!
-
حاصل آن هامان بدان گفتار بد ** این چنین راهی بر آن فرعون زد
- Hâsılı Haman, o kötü sözlerle böyle bir yolu Firavun' a kesti!
-
لقمهی دولت رسیده تا دهان ** او گلوی او بریده ناگهان
- Devlet lokması da ağzına kadar gelmişti. Haman, Firavun'un boğazını kesiverdi!
-
خرمن فرعون را داد او به باد ** هیچ شه را این چنین صاحب مباد
- Firavun'un harmanını o, yele verdi. Hiçbir padişahın böyle veziri olmasın!
-
نومید شدن موسی علیهالسلام از ایمام فرعون به تاثیر کردن سخن هامان در دل فرعون
- Musa aleyhisselâm'ın Haman'ın sözlerinin tesiriyle Firavun'un imana gelmesinden ümidini kesmesi
-
گفت موسی لطف بنمودیم وجود ** خود خداوندیت را روزی نبود
- Musa dedi ki: Ben sana lütuflar gösterdim, cömertliklerde bulundum, fakat ne yapayım? Allah, sana kısmet etmemiş!
-
آن خداوندی که نبود راستین ** مر ورا نه دست دان نه آستین 2775
- Hakikî olmayan padişahlığı ne el bil, ne yen!