بس کنم خود زیرکان را این بس است ** بانگ دو کردم اگر در ده کس است2770
Artık bu kadarını kâfi göreyim, zaten anlayanlara bu, yeter... Köyde kimse varsa iki kere seslendim işte!
حاصل آن هامان بدان گفتار بد ** این چنین راهی بر آن فرعون زد
Hâsılı Haman, o kötü sözlerle böyle bir yolu Firavun' a kesti!
لقمهی دولت رسیده تا دهان ** او گلوی او بریده ناگهان
Devlet lokması da ağzına kadar gelmişti. Haman, Firavun'un boğazını kesiverdi!
خرمن فرعون را داد او به باد ** هیچ شه را این چنین صاحب مباد
Firavun'un harmanını o, yele verdi. Hiçbir padişahın böyle veziri olmasın!
نومید شدن موسی علیهالسلام از ایمام فرعون به تاثیر کردن سخن هامان در دل فرعون
Musa aleyhisselâm'ın Haman'ın sözlerinin tesiriyle Firavun'un imana gelmesinden ümidini kesmesi
گفت موسی لطف بنمودیم وجود ** خود خداوندیت را روزی نبود
Musa dedi ki: Ben sana lütuflar gösterdim, cömertliklerde bulundum, fakat ne yapayım? Allah, sana kısmet etmemiş!
آن خداوندی که نبود راستین ** مر ورا نه دست دان نه آستین2775
Hakikî olmayan padişahlığı ne el bil, ne yen!
آن خداوندی که دزدیده بود ** بی دل و بی جان و بی دیده بود
Çalma, çırpma padişahlık, cansız, gönülsüz ve gözsüzdür.
آن خداوندی که دادندت عوام ** باز بستانند از تو همچو وام
Sana padişahlığı halk verdiyse borç alır gibi yine senden alır!
ده خداوندی عاریت به حق ** تا خداوندیت بخشد متفق
İğreti padişahlığı Allah' ya ver de Allah sana herkesin kabul edeceği hakikî bir padişahlık versin!
منازعت امیران عرب با مصطفی علیهالسلام کی ملک را مقاسمت کن با ما تا نزاعی نباشد و جواب فرمودن مصطفی علیهالسلام کی من مامورم درین امارت و بحث ایشان از طرفین
Arap beylerinin, ülkeyi ve devlet! Aramızda bölüşelim de kavga, gürültü kalmasın diye Mustafa aleyhisselâm'a müracaatları, Mustafa aleyhisselâm'ın "Ben, bu beyliği yapmaya memurum" diye cevap vermesi, iki tarafın da birbirleriyle bahse girişmeleri
آن امیران عرب گرد آمدند ** نزد پیغامبر منازع میشدند
Arap beyleri toplanıp Peygamber' in yanına gelerek çekişmeye başladılar.