English    Türkçe    فارسی   

4
2895-2904

  • کندبینش می‌نبیند غیر این ** عقل او بی‌سیر چون نبت زمین 2895
  • Fakat kısa görüşlü adam, ilk işten başka bir şey görmez... aklı yerde yetişen otlara benzer, yere mahkûmdur, gezmez dolaşamaz.
  • نبت را چه خوانده چه ناخوانده ** هست پای او به گل در مانده
  • Otu, ha çağırmışsın,ha çağırmamışsın... ayağı toprağa kakılmış kalmıştır.
  • گر سرش جنبد پیر باد رو ** تو به سر جنبانیش غره مشو
  • Rüzgarın tesiri ile başını sallasa da baş sallanmasına aldanma.
  • آن سرش گوید سمعنا ای صبا ** پای او گوید عصینا خلنا
  • Başı, ey seher yeli, duyduk, peki der ama ayağı isyan ediyoruz bırak bizi der.
  • چون ندارد سیر می‌راند چون عام ** بر توکل می‌نهد چون کور گام
  • Kısa görüşlüde gezip dolaşmayı bilmediğinden aşağılık kişiler gibi sürünüp gider... körler gibi Tanrıya dayanıp adım atar.
  • بر توکل تا چه آید در نبرد ** چون توکل کردن اصحاب نرد 2900
  • Savaşta Tanrıya dayanmaktan ne fayda çıkar ki? Bu tavla oynayan acemilerin Tanrıya dayanmasına benzer.
  • وآن نظرهایی که آن افسرده نیست ** جز رونده و جز درنده‌ی پرده نیست
  • Donup kalmamış olan keskin bakışlarsa, ileriyi delip gider, perdeleri yırtıp görür.
  • آنچ در ده سال خواهد آمدن ** این زمان بیند به چشم خویشتن
  • Bu bakışa sahip olanlar, on yıl sonra olacak şeyi şimdicik, hem de gözleri ile görürler.
  • هم‌چنین هر کس به اندازه‌ی نظر ** غیب و مستقبل ببیند خیر وشر
  • Böylece herkes bakışı ve görüşü miktarınca gaybı da görür, geleceği de... hayrı da görür şerri de.
  • چونک سد پیش و سد پس نماند ** شد گذاره چشم و لوح غیب خواند
  • Gözün önünde ardında bir hail kalmadı mı bütün dünya dümdüz olur, göz, gayp levhini bile okur.