-
که چرا کشتی کنی و پروری ** چون کمالی یافت آن را میبری
- Neden ekiyor, besliyorsun da kemale gelince kesiyor, biçiyorsun?
-
گفت یا رب زان کنم ویران و پست ** که درینجا دانه هست و کاه هست 3020
- Musa dedi ki: Yarabbi, burada tane de var saman da... onun için kesiyorum.
-
دانه لایق نیست درانبار کاه ** کاه در انبار گندم هم تباه
- Çünkü tanenin saman ambarına konması lâyık değil... saman da buğday ambarına konursa yazık olur!
-
نیست حکمت این دو را آمیختن ** فرق واجب میکند در بیختن
- Bu ikisini karıştırmak hikmete uygun olamaz. Mutlaka elerken ayırt etmek lâzım.
-
گفت این دانش تو از کی یافتی ** که به دانش بیدری بر ساختی
- Tanrı dedi ki: Bu bilgiyi sen kimden aldın da bir harman meydana getiriyorsun?
-
گفت تمییزم تو دادی ای خدا ** گفت پس تمییز چون نبود مرا
- Musa,Tanrım bana bu temyizi sen verdin dedi... Tanrı dedi ki: Öyleyse bende nasıl olur da temyiz olmaz?
-
در خلایق روحهای پاک هست ** روحهای تیرهی گلناک هست 3025
- Halk arasında temiz ruhlar da var, topraklara bulanmış kara ruhlar da.
-
این صدفها نیست در یک مرتبه ** در یکی درست و در دیگر شبه
- Bu sedeflerin hepsi bir değil... birisinde inci var, öbüründe boncuk!
-
واجبست اظهار این نیک و تباه ** همچنانک اظهار گندمها ز کاه
- Buğdayları samandan ayırmak nasıl lâzımsa bu iyiyi de kötüyü de ayırmak vâcip.
-
بهر اظهارست این خلق جهان ** تا نماند گنج حکمتها نهان
- Bu âlem halkı, hikmet hazineleri gizli kalmasın, meydana çıksın diye yaratılmıştır.