-
واجبست اظهار این نیک و تباه ** همچنانک اظهار گندمها ز کاه
- Buğdayları samandan ayırmak nasıl lâzımsa bu iyiyi de kötüyü de ayırmak vâcip.
-
بهر اظهارست این خلق جهان ** تا نماند گنج حکمتها نهان
- Bu âlem halkı, hikmet hazineleri gizli kalmasın, meydana çıksın diye yaratılmıştır.
-
کنت کنزا کنت مخفیا شنو ** جوهر خود گم مکن اظهار شو
- Ben bir hazineydim dedi Tanrı, hem de gizli... bunu duy da cevherini kaybetme, meydana çıkar!
-
بیان آنک روح حیوانی و عقل جز وی و وهم و خیال بر مثال دوغند و روح کی باقیست درین دوغ همچون روغن پنهانست
- Hayvani ruhla cüz’i akıl,vehim ve hayal ayrana benzer..bakî olan ruhsa bu ayranda gizli olan yağa
-
جوهر صدقت خفی شد در دروغ ** همچو طعم روغن اندر طعم دوغ 3030
- Ayran içinde yağ nasıl gizliyse, doğruluk cevherinde yalan da gizlidir.
-
آن دروغت این تن فانی بود ** راستت آن جان ربانی بود
- O yalanın, şu fâni tendir... doğrun da Tanrıya mensup olan can!
-
سالها این دوغ تن پیدا و فاش ** روغن جان اندرو فانی و لاش
- Yıllardır şu ten ayranı meydandadır da can yağı onda fâni ve değersiz bir hale gelmiştir.
-
تا فرستد حق رسولی بندهای ** دوغ را در خمره جنبانندهای
- Nihayet Tanrı, bir elçi kulunu, ayranı yayığa koyup döven birisini gönderir de,
-
تا بجنباند به هنجار و به فن ** تا بدانم من که پنهان بود من
- Bende bir ben gizli olduğunu bileyim diye sıfatla hünerle o yayığı döver.
-
یا کلام بندهای کان جزو اوست ** در رود در گوش او کو وحی جوست 3035
- Yahut da zatından âdeta bir cüz olan bir kulunun sözünü izhar eder de o söz, vahiy arayan kişinin kulağına girer.
-
اذن مومن وحی ما را واعیست ** آنچنان گوشی قرین داعیست
- Müminin kulağı, vahyimizi kavrar, beller... öyle kulak, insanı Hakk’a davet edenin eşidir, arkadaşıdır.