English    Türkçe    فارسی   

4
3185-3194

  • بعد سالی گفت شاهش در سخن ** کای پسر یاد آر از آن یار کهن 3185
  • Bir yıl sonra padişah söz arasında ona dedi ki: Oğlum hele o eski sevgiliyi hatırla bakalım!
  • یاد آور زان ضجیع و زان فراش ** تا بدین حد بی‌وفا و مر مباش
  • O seninle beraber yatanı, o yatağı bir hatırla da bu derece vefasız ve acı sözlü olma.
  • گفت رو من یافتم دار السرور ** وا رهیدم از چه دار الغرور
  • Şehzade bırak baba dedi... ben, neşe yurdunu buldum, gurur yurdunun aldanma diyarının kuyusundan kurtuldum.
  • هم‌چنان باشد چو مومن راه یافت ** سوی نور حق ز ظلمت روی تافت
  • Mümin yol buldu da karanlıktan Hak nurunun bulunduğu tarafa yüz çevirdi mi öyle olur işte!
  • در بیان آنک شه‌زاده آدمی بچه است خلیفه‌ی خداست پدرش آدم صفی خلیفه‌ی حق مسجود ملایک و آن کمپیر کابلی دنیاست کی آدمی‌بچه را از پدر ببرید به سحر و انبیا و اولیا آن طبیب تدارک کننده
  • Şehzade,insanoğludur,Tanrı halifesidir,babasıda meleklerin secde ettikleri,Tanrı halifesi Âdem Safî’dir Kâbil’li kocakarı dünyadır;insanoğlunu babasından büyü yaparak ayırdı;peygamberle veliler de buna çare bulan o hekimdir.
  • ای برادر دانک شه‌زاده توی ** در جهان کهنه زاده از نوی
  • Kardeş bil ki şehzade sensin bu eski dünyada yeniden doğmuşsun!
  • کابلی جادو این دنیاست کو ** کرد مردان را اسیر رنگ و بو 3190
  • Kabil’li büyücü bu dünyadır... erleri bile rengine kokusuna esir etmiştir.
  • چون در افکندت دریغ آلوده روذ ** دم به دم می‌خوان و می‌دم قل اعوذ
  • Bu bulanık ırmağa düştün mü her an “Kul eüzü” leri oku kendine üfür de,
  • تا رهی زین جادوی و زین قلق ** استعاذت خواه از رب الفلق
  • Bu büyüden bu ıstıraptan kurtul, sabah, Tanrısına sığın ondan yardım iste!
  • زان نبی دنیات را سحاره خواند ** کو به افسون خلق را در چه نشاند
  • Dünya, halkı büyü yaparak kuyuya atmıştır da Peygamber onun için dünyaya büyücü demiştir.
  • هین فسون گرم دارد گنده پیر ** کرده شاهان را دم گرمش اسیر
  • Kendine gel bu kokmuş kocakarının kuvvetli büyüleri vardır... sıcak nefesi padişahları bile esir eder.