-
بیمجاعت نیست تن جنبشکنان ** آهن سردیست میکوبی بدان
- Bilmiş ol ki, beden aç kalmayınca, itaatkâr olmaz. Onu, tokken ibadete sevk etmek, soğuk demiri dövmek gibidir. (T.M.)
-
گر بگرید ور بنالد زار زار ** او نخواهد شد مسلمان هوش دار
- O beden ve ondaki nefs ağlasa ve inim inim inlese de, aklını başına al, Müslüman olmaz. (T.M.)
-
او چو فرعونست در قحط آنچنان ** پیش موسی سر نهد لابهکنان 3625
- Nefis, kıtlık zamanı Musa’nın huzurunda, yerlere kapanıp yalvaran Firavun’a benzer. (T.M.)
-
چونک مستغنی شد او طاغی شود ** خر چو بار انداخت اسکیزه زند
- İnsan, ihtiyaçtan kurtulunca azar. Hani eşeğin, yükünü atınca çifte fırlatması gibi... (T.M.)
-
پس فراموشش شود چون رفت پیش ** کار او زان آه و زاریهای خویش
- İşi ileri gitti ve muradı oldu mu, ağlayıp inlemeleri hep unutulur gider! (T.M.)
-
سالها مردی که در شهری بود ** یک زمان که چشم در خوابی رود
- Bir kimse, yıllarca bir şehirde otursa, hatta orada doğsa büyüse, sonra rüyasında… (T.M.)
-
شهر دیگر بیند او پر نیک و بد ** هیچ در یادش نیاید شهر خود
- İyi ve kötü şeylerle dolu bir şehir görse, kendi memleketini unutur. (T.M.)
-
که من آنجا بودهام این شهر نو ** نیست آن من درینجاام گرو 3630
- “Bulunduğum şehirde, yıllardan beri oturuyorum. Bu yeni şehir, benim memleketim değildir, ben burada iğreti bulunuyorum” demez. (T.M.)
-
بل چنان داند که خود پیوسته او ** هم درین شهرش به دست ابداع و خو
- Belki, daimi surette, gördüğü o yeni şehirde bulunmuş olduğunu zanneder. (T.M.)
-
چه عجب گر روح موطنهای خویش ** که بدستش مسکن و میلاد پیش
- Ruh da, doğup yer tuttuğu gayb âlemini, o eski vatanını, unutup bu dünyaya meyil gösterirse şaşılmaz. (T.M.)