-
شهر دیگر بیند او پر نیک و بد ** هیچ در یادش نیاید شهر خود
- İyi ve kötü şeylerle dolu bir şehir görse, kendi memleketini unutur. (T.M.)
-
که من آنجا بودهام این شهر نو ** نیست آن من درینجاام گرو 3630
- “Bulunduğum şehirde, yıllardan beri oturuyorum. Bu yeni şehir, benim memleketim değildir, ben burada iğreti bulunuyorum” demez. (T.M.)
-
بل چنان داند که خود پیوسته او ** هم درین شهرش به دست ابداع و خو
- Belki, daimi surette, gördüğü o yeni şehirde bulunmuş olduğunu zanneder. (T.M.)
-
چه عجب گر روح موطنهای خویش ** که بدستش مسکن و میلاد پیش
- Ruh da, doğup yer tuttuğu gayb âlemini, o eski vatanını, unutup bu dünyaya meyil gösterirse şaşılmaz. (T.M.)
-
مینیارد یاد کین دنیا چو خواب ** میفرو پوشد چو اختر را سحاب
- Çünkü bulutun yıldızları örttüğü gibi, uykuda, o eski vatanını hatırından çıkartır. (T.M.)
-
خاصه چندین شهرها را کوفته ** گردها از درک او ناروفته
- Hususiyle ruh, bu âleme gelinceye kadar birçok makama ayak basmıştır ki, o makamların tozu, hala onun idrakinden silinmemiştir.(T.M.)
-
اجتهاد گرم ناکرده که تا ** دل شود صاف و ببیند ماجرا 3635
- İnsan, başından geçenleri bilmek için, sıkı bir azimle işe girişip gönlünü arıtmamıştır ki! (T.M.)
-
سر برون آرد دلش از بخش راز ** اول و آخر ببیند چشم باز
- Mücahade ile bir ruhun kalbi, esrar penceresinden başını çıkarır da, açılan gözü, evveli ve ahiri görür. (T.M.)
-
اطوار و منازل خلقت آدمی از ابتدا
-
آمده اول به اقلیم جماد ** وز جمادی در نباتی اوفتاد
- Ruh-i insanî, evvela “Cemat” mertebesine geldi, oradan “Nebatat” mertebesine intikal etti. (T.M.)
-
سالها اندر نباتی عمر کرد ** وز جمادی یاد ناورد از نبرد
- Yıllarca “Nebatat” âleminde yaşadı da, “Cemat” âleminde bulunduğunu hatırlamadı. Hatta “Cemat” ile harbetti. (T.M.)