-
غیر فصل و وصل پی بر از دلیل ** لیک پی بردن بننشاند غلیل
- Ayrılma ve kavuşmadan başka bir delil ara. Lakin kavuşma ile ayrılmadan başka delil aramak, hastayı teskin eylemez. (T.M.)
-
پی پیاپی میبر ار دوری ز اصل ** تا رگ مردیت آرد سوی وصل
- Asıldan uzaksan, yakınlığa doğru daima iz ara ki, sendeki erlik damarı, seni vuslata götürsün. (T.M.)
-
این تعلق را خرد چون ره برد ** بستهی فصلست و وصلست این خرد
- Bu manevî alakayı, akıl nasıl anlayabilir? Çünkü o, ayrılığa ve bitişik olmaya bağlıdır. (T.M.)
-
زین وصیت کرد ما را مصطفی ** بحث کم جویید در ذات خدا 3700
- Bundan dolayı, Hz. Mustafa s.a.v. “Allah’ın zatına dair mübahase etmeyin” diye, bize vasiyet etmiştir. (T.M.)
-
آنک در ذاتش تفکر کردنیست ** در حقیقت آن نظر در ذات نیست
- Zatı ve mahiyeti ile tefekkür edilebilen şeylere karşı olan bakış ve görüş, Hakk’ın zatına olamaz ve göremez. (T.M.)
-
هست آن پندار او زیرا به راه ** صد هزاران پرده آمد تا اله
- Çünkü düşünenin zannı ve düşüncesi, ancak yola taalluk eder. O zan ve düşünce ile Zat-ı ilahî arasında ise, yüzbinlerce perde vardır. (T.M.)
-
هر یکی در پردهای موصول خوست ** وهم او آنست که آن خود عین هوست
- Herkes bir perde ile örtülmüştür. “Hakk’ın hakikatine vasıl oldum” zannı, kendi vehmidir. (T.M.)
-
پس پیمبر دفع کرد این وهم از او ** تا نباشد در غلط سوداپز او
- Bu yüzden, anlayışın idraki yanılmasın diye, Hz. Peygamber (T.M.)
-
وانکه اندر وهم او ترک ادب ** بیادب را سرنگونی داد رب 3705
- Vehminde edepsizlik bulunan kimseyi, Rabbin hışmı baş aşağı (T.M.)
-
سرنگونی آن بود کو سوی زیر ** میرود پندارد او کو هست چیر
- Baş aşağı oluş, aşağılara doğru gitmektir. Hâlbuki böyle olan kimse, kendisini yükseliyorum zanneder. (T.M.)