-
بیخبر بود او که آن عقل و فاد ** بی ز تقلیب خدا باشد جماد
- Halbuki o da, akılla canın, Allahnın döndürüp hareket ettirmesi olmazsa cansız bir şeyden ibaret olduğunu bilmiyordu.
-
یک زمان از وی عنایت بر کند ** عقل زیرک ابلهیها میکند
- Allah, akıldan bir an inayeti kesti mi zeka sahibi olan akıl, aptallılar yapar.
-
چونش گویا یافت ذوالقرنین گفت ** چونک کوه قاف در نطق سفت 3730
- Zülkarneyn, Kafdağı'nın konuştuğunu, söz incilerini deldiğini görünce,
-
کای سخنگوی خبیر رازدان ** از صفات حق بکن با من بیان
- Dedi ki: Ey sırları bilen ve her şeyden haberi olan, söz söyleyen dağ, bana Allah sanatlarından bahset.
-
گفت رو کان وصف از آن هایلترست ** که بیان بر وی تواند برد دست
- Kaf dağı dedi ki: Yürü... Allah sanatları söylenebilmekten söze gelmekten çok üstündür.
-
یا قلم را زهره باشد که به سر ** بر نویسد بر صحایف زان خبر
- Yahut kalemin ne haddi vardır ki sayfalara o sanatların nişânesini yazabilsin!
-
گفت کمتر داستانی باز گو ** از عجبهای حق ای حبر نکو
- Zülkarneyn, ona ait küçük bir hikâye olsun söyle... Allahnın şaşılacak kudretlerinden bahset ey iyi huylu âlim dedi.
-
گفت اینک دشت سیصدساله راه ** کوههای برف پر کردست شاه 3735
- Kaf dağı dedi ki: "İşte sana üç yüz yıllık yol olan şu ova. Padişah, onu kar dağlarıyla doldurmuştur.
-
کوه بر که بیشمار و بیعدد ** میرسد در هر زمان برفش مدد
- Dağ, dağın üstüne sayısız olarak yığılmıştır... daha da her zaman oraya kar yağıp durmada!
-
کوه برفی میزند بر دیگری ** میرساند برف سردی تا ثری
- Bir kar dağının üstüne başka bir kar dağı yığılıp durmada... karın soğukluğu, ta yerin dibine kadar işlemede!