English    Türkçe    فارسی   

4
3735-3744

  • گفت اینک دشت سیصدساله راه ** کوههای برف پر کردست شاه 3735
  • Kaf dağı dedi ki: "İşte sana üç yüz yıllık yol olan şu ova. Padişah, onu kar dağlarıyla doldurmuştur.
  • کوه بر که بی‌شمار و بی‌عدد ** می‌رسد در هر زمان برفش مدد
  • Dağ, dağın üstüne sayısız olarak yığılmıştır... daha da her zaman oraya kar yağıp durmada!
  • کوه برفی می‌زند بر دیگری ** می‌رساند برف سردی تا ثری
  • Bir kar dağının üstüne başka bir kar dağı yığılıp durmada... karın soğukluğu, ta yerin dibine kadar işlemede!
  • کوه برفی می‌زند بر کوه برف ** دم به دم ز انبار بی‌حد و شگرف
  • An be an o uçsuz bucaksız, o büyük ambardan kardan meydana gelen bir dağ üstüne kardan bir dağ daha yığılmada!
  • گر نبودی این چنین وادی شها ** تف دوزخ محو کردی مر مرا
  • Padişahım, böyle bir ova olmasaydı cehennemin harareti beni mahvederdi!"
  • غافلان را کوههای برف دان ** تا نسوزد پرده‌های عاقلان 3740
  • Gafilleri kar dağları bil! Allah, akıllıların perdeleri yanmasın diye onları böyle soğuk yaratmıştır.
  • گر نبودی عکس جهل برف‌باف ** سوختی از نار شوق آن کوه قاف
  • Karlar yağdıran bilgisizliğin aksi olmasaydı o Kafdağı, iştiyak ateşiyle yanar erirdi.
  • آتش از قهر خدا خود ذره‌ایست ** بهر تهدید لیمان دره‌ایست
  • Zaten ateş de Allah kahrından bir zerredir... aşağılık kişileri korkutmak için âdeta bir kamçıdır.
  • با چنین قهری که زفت و فایق است ** برد لطفش بین که بر وی سابق است
  • Fakat bu kadar büyük ve üstün olan kahrı ile beraber yine de bak... lûtfunun soğukluğu ondan ileri!
  • سبق بی‌چون و چگونه‌ی معنوی ** سابق و مسبوق دیدی بی‌دوی
  • Keyfiyetsiz ve mânevi bir ileri oluştur bu... geri kalanı da, ileri gideni de ikiliksiz olarak gör.