English    Türkçe    فارسی   

4
3754-3763

  • زانک شکل زفت بهر منکرست ** چونک عاجز آمدی لطف و برست
  • Çünkü bu büyüklük, münkire göredir... âciz oldun mu lûtuftur, ihsandır o.
  • نمودن جبرئیل علیه‌السلام خود را به مصطفی صلی‌الله علیه و سلم به صورت خویش و از هفتصد پر او چون یک پر ظاهر شد افق را بگرفت و آفتاب محجوب شد با همه شعاعش
  • Cebrail aleyhisselâm'ın kendisini Mustafa sallallahû aleyhi vesellem'e kendi suretiyle göstermesi ve yediyüz kanadından bir tanesi görününce ufku kaplaması ve bütün parlaklığıyle beraber güneşin görünmez bir hale gelmesi.
  • مصطفی می‌گفت پیش جبرئیل ** که چنانک صورت تست ای خلیل 3755
  • Mustafa Cebrail'e "Ey dost, suretin nasıl...
  • مر مرا بنما تو محسوس آشکار ** تا ببینم مر ترا نظاره‌وار
  • Apâşikar olarak bana öyle görün de seni göreyim, sana bakayım " dedi.
  • گفت نتوانی و طاقت نبودت ** حس ضعیفست و تنک سخت آیدت
  • Cebrail dedi ki: "Takatın yoktur göremezsin... duygu zayıftır, pek yufkadır!"
  • گفت بنما تا ببیند این جسد ** تا چد حد حس نازکست و بی‌مدد
  • Peygamber "Görün bakayım da bu beden, duygunun ne derece zayıf ve kuvvetsiz olduğunu anlasın" dedi.
  • آدمی را هست حس تن سقیم ** لیک در باطن یکی خلقی عظیم
  • İnsanın bedenine Ait duygusu noksandır. Fakat içinde pek ulu, güzel bir huy vardır.
  • بر مثال سنگ و آهن این تنه ** لیک هست او در صفت آتش‌زنه 3760
  • İnsanın bedeni ile ruhu taşla demire benzer. Fakat bu taşla demir, sıfat ve eser bakımından bir çakmaktır.
  • سنگ وآهن مولد ایجاد نار ** زاد آتش بر دو والد قهربار
  • Ateş, taşla demirden doğar... doğar da bu iki babaya kahırlar yağdırır!
  • باز آتش دستکار وصف تن ** هست قاهر بر تن او و شعله‌زن
  • Ateş, bedene ait bir sıfattır... fakat bedeni kahreder, alevler çıkarır!
  • باز در تن شعله ابراهیم‌وار ** که ازو مقهور گردد برج نار
  • Öyle olduğu halde yine bedende öyle bir ışık vardır ki ışık, İbrahim gibi ateş burcunu kahreder!