-
پیش از آنک نقش احمد فر نمود ** نعت او هر گبر را تعویذ بود
- Hazreti Ahmet'in sureti, bu âleme ziya salmadan önce onun vasıfları, her kâfirin muskasıydı.
-
کین چنین کس هست تا آید پدید ** از خیال روش دلشان میطپید
- Böyle bir zat var, gelecek derlerdi... yüzünün hayaliyle yürekleri çarpardı!
-
سجده میکردند کای رب بشر ** در عیان آریش هر چه زودتر
- Secde ederler, ey insanların Rabbi, onu ne kadar mümkünse o kadar tez meydana çıkar diye yalvarırlardı.
-
تا به نام احمد از یستفتحون ** یاغیانشان میشدندی سرنگون
- Hazreti Ahmet'in adı ile fetih dilerler... düşmanları, bu yüzden baş aşağı gelirdi.
-
هر کجا حرب مهولی آمدی ** غوثشان کراری احمد بدی 3840
- Nerede bir korkunç savaş olsa Hazreti Ahmet'in döne döne hücumu, onlara yardım ederdi.
-
هر کجا بیماری مزمن بدی ** یاد اوشان داروی شافی شدی
- Nerede müzmin bir hastalığa uğrasalar onu anarlar da bu suretle şifa bulurlardı.
-
نقش او میگشت اندر راهشان ** در دل و در گوش و در افواهشان
- Sureti, gönüllerinde, kulaklarında, ağızlarında ve yollarındaydı.
-
نقش او را کی بیابد هر شعال ** بلک فرع نقش او یعنی خیال
- Fakat onun hakikî suretini her çakal bulabilir mi hiç? O suret, ancak, onun fer'iydi, yani hayalden ibaretti.
-
نقش او بر روی دیوار ار فتد ** از دل دیوار خون دل چکد
- Onun sureti duvara aksettiyse duvarın gönlünden kan damlar.
-
آنچنان فرخ بود نقشش برو ** که رهد در حال دیوار از دو رو 3845
- Sureti, duvara öyle bir kutlu gelir ki duvar, derhal iki yüzlülükten kurtulur.