-
همچو آن یک نور خورشید سما ** صد بود نسبت بصحن خانهها
- Gökteki bir tek güneşin bir tek nuru da ev içlerine vurunca yüzlerce nur olur ya!
-
لیک یک باشد همه انوارشان ** چونک برگیری تو دیوار از میان
- Fakat ortadan duvarları kaldırdın mı hepsinin de nuru bir olur.
-
چون نماند خانهها را قاعده ** مومنان مانند نفس واحده
- Evlerin temelleri kalmadı mı müminler bir tek insana döner, bu sır meydana çıkar.
-
فرق و اشکالات آید زین مقال ** زانک نبود مثل این باشد مثال
- Bu sözden farklar belirir, müşküller doğar... Çünkü hakikatte buna benzemez bu iş ki; bu bir misaldir.
-
فرقها بیحد بود از شخص شیر ** تا به شخص آدمیزاد دلیر 420
- Aslanla yiğit bir Âdemoğlu arasında sonsuz farklar vardır.
-
لیک در وقت مثال ای خوشنظر ** اتحاد از روی جانبازی نگر
- Fakat ey hoş gün gören kişi misal getirildiği zaman aradaki birlik, yiğitlik ve canla başla oynama bakımındandır.
-
کان دلیر آخر مثال شیر بود ** نیست مثل شیر در جملهی حدود
- Çünkü o yiğit, her bakımdan aslanın misli değildir, nihayet yiğitlik bakımından aslana benzer.
-
متحد نقشی ندارد این سرا ** تا که مثلی وا نمایم من ترا
- Bu âlemde her bakımdan bir olan bir nakış, bir suret yoktur ki sana mislini göstereyim.
-
هم مثال ناقصی دست آورم ** تا ز حیرانی خرد را وا خرم
- Aklı, şaşkınlıktan kurtarayım diye yine nakış bir misale el atayım:
-
شب بهر خانه چراغی مینهند ** تا به نور آن ز ظلمت میرهند 425
- Geceleyin her eve bir kandil, bir mum korlar ve onun ışığıyla karanlıktan kurtulurlar ya...