-
آن چراغ این تن بود نورش چو جان ** هست محتاج فتیل و این و آن
- O kandil, bu tene benzer, nuru da cana. Kandil, fitile, şuna buna muhtaçtır.
-
آن چراغ شش فتیلهی این حواس ** جملگی بر خواب و خور دارد اساس
- Bu duyguların o altı fitilli kandili, umumiyetle uykuya, yemeye, içmeye dayanır... O kandilin temeli, bunlardır.
-
بیخور و بیخواب نزید نیم دم ** با خور و با خواب نزید نیز هم
- Yiyip içmeden, yatıp uyumadan yarım nefeslik bir zaman bile yaşayamaz... Fakat yiyip yatmakla da yaşayamaz!
-
بیفتیل و روغنش نبود بقا ** با فتیل و روغن او هم بیوفا
- Fitili, yağı olmadıkça bakası yoktur; fakat fitille, yağla da vefası yoktur.
-
زانک نور علتیاش مرگجوست ** چون زید که روز روشن مرگ اوست 430
- Çünkü sebebe bağlı olan, sebepsiz meydana gelmeyen ışığı, ölümü arar durur... Nasıl yaşayabilir ki aydın gün, onun ölümüdür.
-
جمله حسهای بشر هم بیبقاست ** زانک پیش نور روز حشر لاست
- İnsanın bütün duygularının da bakası yoktur... Zira mahşer günü, hepsi de yok olur gider!
-
نور حس و جان بابایان ما ** نیست کلی فانی و لا چون گیا
- Fakat atalarımızın duygu ve can ışığı, tamamı ile de ot gibi bitip ot gibi yitmez... Tamamı ile fani olmamıştır.
-
لیک مانند ستاره و ماهتاب ** جمله محوند از شعاع آفتاب
- Yalnız güneşin nurunda yıldızların nuru ve ay ışığı mahvolur ve görünmez!
-
آنچنان که سوز و درد زخم کیک ** محو گردد چون در آید مار الیک
- Pirenin ısırmasından meydana gelen yanış, dert ve zahmet, yılan ısırınca mahvolur ya!
-
آنچنان که عور اندر آب جست ** تا در آب از زخم زنبوران برست 435
- Çıplak adam arıların sokmasından kurtulmak için suya atlar ya!