English    Türkçe    فارسی   

4
54-63

  • بیند آن معشوقه را او با چراغ ** طالب انگشتری در جوی باغ
  • Bağdan geçen ırmağa yüzüğünü düşürmüş olan sevgilisinin elinde bir fener, yüzüğünü aramakta olduğunu gördü.
  • پس قرین می‌کرد از ذوق آن نفس ** با ثنای حق دعای آن عسس 55
  • O anda neşesinden Allah’a şükürler ederek bekçiye hayır dualarda bulunmaya başladı:
  • که زیان کردم عسس را از گریز ** بیست چندان سیم و زر بر وی بریز
  • “Bekçiden huylanıp kaçtım, ziyanlara girdim, ama yarabbi, sen onun yirmi misli altın ve gümüşü onun başına saç!
  • از عوانی مر ورا آزاد کن ** آنچنان که شادم او را شاد کن
  • Onu, kötü kişilerin şerrinden kurtar... Ben nasıl neşelendiysem onu da sen neşelendir!
  • سعد دارش این جهان و آن جهان ** از عوانی و سگی‌اش وا رهان
  • Onu bu âlemde de mesut et, o âlemde de... Onu kötülükten, köpeklikten kurtar!
  • گرچه خوی آن عوان هست ای خدا ** که هماره خلق را خواهد بلا
  • Allah’ım, gerçi o kötü kişinin huyu daima halkın belasını istemektir. ( ama yine sen onu koru).
  • گر خبر آید که شه جرمی نهاد ** بر مسلمانان شود او زفت و شاد 60
  • Kötü kişi, padişah, Müslümanları suçlu buldu diye bir haber duydu mu semirir, neşelenir...
  • ور خبر آید که شه رحمت نمود ** از مسلمانان فکند آن را به جود
  • Yok... Eğer padişah, merhamet etti, o cezayı cömertliğiyle Müslümanlardan bağışladı diye bir söz duysa,
  • ماتمی در جان او افتد از آن ** صد چنین ادبارها دارد عوان
  • Bu söz yüzünden canı sıkılır, yaslara düşer... Kötü kişide daha buna benzer yüzlerce yomsuzluklar vardır.
  • او عوان را در دعا در می‌کشید ** کز عوان او را چنان راحت رسید
  • Fakat o âşık, kötü bekçiye hayır dualar edip duruyordu. Çünkü rahata onun yüzünden kavuşmuştu.