-
اندر آن کفهی ترازو ز اعتداد ** او به جای سنگ آن گل را نهاد
- Aktar, terazisinin dirhem gözüne dirhem vazifesini gören taş yerine toprak parçasını koydu.
-
پس برای کفهی دیگر به دست ** هم به قدر آن شکر را میشکست 635
- Öbür gözüne koymak üzere de o toprağın ağırlığınca şeker kırmaya koyuldu.
-
چون نبودش تیشهای او دیر ماند ** مشتری را منتظر آنجا نشاند
- Şekeri kesip kıracak bir aleti olmadığı için biraz gecikti, müşteriyi de orada bıraktı.
-
رویش آن سو بود گلخور ناشکفت ** گل ازو پوشیده دزدیدن گرفت
- Aktarın yüzü öbür yanaydı... Toprak yemeyi adet edinmiş olan müşteri, dayanamadı... Gizlice ve güya aktara göstermeden toprağı koparıp yemeye başladı.
-
ترس ترسان که نباید ناگهان ** چشم او بر من فتد از امتحان
- Ansızın döner de beni görüverir diye de korkmaktaydı.
-
دید عطار آن و خود مشغول کرد ** که فزونتر دزد هین ای رویزرد
- Aktar, bunu gördü... Gördü ama kendisini meşgul gösterdi. Diyordu ki: “A sararmış suratlı, hadi biraz daha fazla çal!
-
گر بدزدی وز گل من میبری ** رو که هم از پهلوی خود میخوری 640
- Toprağımı çalıyorsan bana bir şey olmuyor; sen, adeta kendi yanından et koparıyor, kendi etini yiyorsun!
-
تو همی ترسی ز من لیک از خری ** من همیترسم که تو کمتر خوری
- Benden korkup duruyorsun ya eşekliğinden... Ben de az yiyeceksin diye korkmaktayım!
-
گرچه مشغولم چنان احمق نیم ** که شکر افزون کشی تو از نیم
- Meşgulüm ama kamışımdan sana fazla şeker verecek kadar da ahmak değilim ben!
-
چون ببینی مر شکر را ز آزمود ** پس بدانی احمق و غافل کی بود
- Alacağın şekeri görünce kimin ahmak ve gafil olduğunu anlarsın, hele dur”