-
آن یکی نایی خوش نی میزدست ** ناگهان از مقعدش بادی بجست
- Güzel sesli bir neyzen ney çalarken ansızın aşağı tarafından bir yeldir çıktı!
-
نای را بر کون نهاد او که ز من ** گر تو بهتر میزنی بستان بزن 770
- Neyzen neyi aşağı tarafına tutarak, hadi bakalım dedi... Benden iyi üfleyeceksen üfle!
-
ای مسلمان خود ادب اندر طلب ** نیست الا حمل از هر بیادب
- Ey Müslüman, edep nedir diye arar sorarsan bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül etmektir.
-
هر که را بینی شکایت میکند ** که فلان کس راست طبع و خوی بد
- Kimi falan adamın huyu kötü, tabiatı fena diye şikâyet eder görürsen,
-
این شکایتگر بدان که بدخو است ** که مر آن بدخوی را او بدگو است
- Bil ki bu şikâyetçinin huyu kötüdür; kötüdür ki o kötü huylunun kötülüğünü söylüyor!
-
زانک خوشخو آن بود کو در خمول ** باشد از بدخو و بدطبعان حمول
- Çünkü iyi huylu, kötü huylulara, fena tabiatlılara tahammül eden, onların kötülüğünü söylemeyen kişidir.
-
لیک در شیخ آن گله ز آمر خداست ** نه پی خشم و ممارات و هواست 775
- Fakat şeyh, birisinin kötülüğünü söylerse bu, Allah emriyledir, kızgınlığa, heva ve hevese uymadan değil!
-
آن شکایت نیست هست اصلاح جان ** چون شکایت کردن پیغامبران
- Onun şikâyeti, şikâyet değildir, onu ıslahtır... O şikâyet, peygamberlerin şikâyetine benzer.
-
ناحمولی انبیا از امر دان ** ورنه حمالست بد را حلمشان
- Peygamberlerin sabırsızlığı, bil ki Allah emriyledir... Yoksa onların hilmi, kötü şeylere tahammül eder.
-
طبع را کشتند در حمل بدی ** ناحمولی گر بود هست ایزدی
- Onlar kötülüğe tahammül ede ede tabiatlarını öldürdüler... Artık onlardan bir tahammülsüzlük zuhur ederse kendilerinden değildir, Allah’tandır.